Yalancı, aldatan insandır ve en büyük yalancı da kendinialdatandır. Bu nedenle inanmış insan yalan söylemez. En azından kendi kendinialdatmaz. Hakika Müslüman iç alemende sık sık gezinte yaparak, manevipisliklerini dışarı atmaya çalışır. Nefsi ile yumruk yumruğa girer…
Açayım nedenlerini izah edeyim.
Ülkemiz, geneldede İslam alemi kan, gözyaşı içinde, çünküKur’an yolunu bıraktı, basiretsiz kaldı, bu nedenle de başta Ortadoğu olmaküzere yangın yeri.
Gerçi bu hadiseler sadece günümüzde yaşanmamış, birazgerilere gidelim, hatta çok gerilere gitsek bile insanoğlunun zulüm yaptığını,zulmedenlere karşı direnmediklerini görürsünüz. Bu konuya tekrar dönüp,örnekler vereceğim, şimde esas meseleyi açalım.
Yalancı bir insandan gelen habere inanılmaz diyen Ömer b.Abdulaziz der ki; “ Doğru olan insanlara önem veriniz. Yalancı insanın haberine itibar etmeyiniz. Çünkü yalancı adamın haberi, bazen doğrusöylese dahi yarar getirmez. Buraya dikkat buyurun! “ Aldatan insan; lehindedeğil, aleyninde çalışan casustur”
EHLİYET VE LİYAKAT
Maraşlıyız, bağı çok severiz, bağ mevsimi de geldi, tatilde yapıyoruz. Bizim de kitap okumak için hasat dönemimiz geldi. Artıkarşivimizdeki kitapları birbir bitirme durumundayız…
Elimdeki kitaptardan biri Hz. Ömer’in torununun hayatınıanlatan, Ömer b. Abdülaziz Dönemini anlatan İslam İnkılabı, Yazar İmadüddinHalil.(s.145)
Raşid Halife ordu komutanına bir mektup yazar, konu dışzaferdir ama düşmana karşı yapılan dış zaferin iç zaferden geçtiğini belirterekşöyle der: “ Dış zafer kazanmanın ;müslümanın iç alemde barışa kavuşmasına , varlık ve vicdanını feth etmesinebağlıdır. Nefisle yapılan büyük cihad, başarılı olunursa düşmanı yenmek zor olmaz.Katılık ve keyfiliği şahsiz istek ve şehvetini yenen savaşçı, düşmanı dahakolay yener. Müslüman; kendisini alçaltıp yere yaklaştıran bağlardan kopardığıoranda derin inanca kavuşur, yükü hafifler ve aksiyoner haraketlerle dahayükseklere tırmanabilir…
Bu öz zenginliğini, öz hazinesini; inanç vekararlılığını bırakan müslüman zorunlu olarak yenilecek, büyük düşman gücünekarşı herhangi bir varlık gösteremeyecektir. İslamn savaşçısı bu ruhtemizliğini koruduğu, ferdi çıkar ve arzuların ötesindeki büyük hedeflerevarılmasında bu derin isteği duyduğu sürece; “ HAK” kendisinden yana olacak,batıl da düşmanından taraf olacaktır. Çünkü; “ haklı davamızla zaferekavuşamazsak, düşmanı kuvvetimizle yenemeyiz. Bana göre günahlar, insan içindüşman taktiğinden daha korkunçtur.” İşte bu tespit üzerine de yazımınbaşlığını; “İç zafer, dış zaferi getirir!” dedim. Diyeceğim şu ki, kendiniyenemeyenin başkasına gücü yetmez ve bu da ehliyetli ve liyakatlı insanlarlabaşarılır…
DİRİLİŞ İSTİYORSAK
Her Türk ve Müslüman çocuğu fetih ister. İsteriz amaçağımız şartlarında düşmanla savaşmak öyle kolay değil. Artık kılıç kalkandönemi bitti. Şimdi teknolojiler yarışıyor. Hatta bilim kurgu filimlerine doğrugidiyoruz. Yapay zeka v.s.
Kendim yazılarımı önce kendi nefsime hitaben yazarım.Bugünde kendime dönüp diyorum ki, nefsiyle mücadeleye bırakanlar, dirilişbeklememeli.
Büyük halife bunun için komutanlarına ve askerlerine ikiöğüt veriyor. Namazı vaktinde kılın. Eğitime ve ilme önem verin. (s.146)
Basra Valisene gönderdiği mektuba kulak verelim: “ Aşiretileri gelenlerin yeri başkadır. Fakat sen, ordudan anlayan komutanlara önemver. İslam’ave kendi kavmine karşı güvenilir bildiğin kimseleri yerine bırak.Uygun görmediklerini ise görevden uzaklaştır. Yerlerine de hayırlı bildiğinkimseleri tayin et. Emanet ve Allah korkusu konusunda titiz davran…”
Demek ki ordu komutanımızda, emniyet görevlimizde,öğretmenimizi de öğretmenleri de velhasıl bütün meslek sahiplerinin eğitimineönem verip, işini iyi yapan bir toplum oluşturmak gerek.
Konuya yalanla girmiştim dikkat buyurun. Yalancılık bugün sanat haline getirilmedi mi? Oysa bizi aldatan bizden değildir, hükmü yokmu?
Peki şu tarihi süreçte insanların çektiği sıkıntıları dayarın ki yazımda ele alayım, kalın sağlıcakla.