İnsanın en büyük düşmanı şüphesiz nefsidir; yanına bir de şeytanı koydun mu yanına, durdur durdurabilirsen!
Birde dış düşmanları vardır, onlarında mert olanları var, arkadan vuranları…
Tıpkı insanın içinde bir düşmanı olduğu gibi, ailenin, işyerinin, kurumların, mahallelerin, kentlerin hatta dünyanın da içinde bile onu yiyip bitiren düşmanları vardır. Genel manada bunlara kötüler olarak damga vururuz.
Hep düşünürüz! Osmanlı İmparatorluğunu acaba kim yıktı, neden yıkıldı, düşmanları kimlerdi?
Yazar Arif Altunbaş, geçtiğimiz haftalarda bu manada harika bir yazı kaleme aldı. Diyor ki; İnsanlar gibi milletlerin ve devletlerin debir doğuşu yükselişi zayıflaması ve yıkılış dönemleri vardır. Çünkü; devlet ve millet de insanlar gibi canlı bir varlıktır.
Akdenizin bir Osmanlı gölü haline geldiği dönemlerde ABD ticaret gemileri Osmanlıya vergi veriyorlardı. En güçlü bizdik. Diğer devletler bizim karşımızda el pençe dururlardı. Dün biz idik güçlü olan, bugün ise; biziz önümüzde eğilenlerin karşısında eğilmeme veya dik durma savaşı veren. Yani rollerimiz ve pozisyonlarımız değişti.
Dün; dünyayı dize getiren biz, bugün; dünyayı yöneten Amerikanın karşısında misaki milli ile hukuki temelleri çizilen sınırlarımıza sahip çıkmaya çalışıyoruz.
GÜÇLÜ OLMAK GEREKİYOR
Yazarımız devam ediyor: ‘’Güçlü iseniz; dostunuz, güçten düşerseniz düşmanınız çoktur’’ gerçeğinde olduğu gibi, bugün; millet ve devlet olarak yaşadığımız tarajedi budur.
Osmanlının yıkılışında İngiltere, Rusya ve Almanya olmak üzere üç büyük batılı devletin parmağı vardı; İngilizlerle; Bütün Afrika ve Asyada yüzyıllar boyu savaşmışız. Ruslarla Karadenizin Kuzeyinde, Kafaslarda ve Balkanlarda hemen hemen savaşmadığımız yıl yok. Rusya ile başımız sıkışırsa İngilizler gelip bize yardım etmiş veya biz onlardan yardım istemişiz, İngilizler ile başımız dertte olunca Ruslar bize yardım etmiş veya biz onlardan yardım talep etmişiz. Her iki devletle de, ‘’Düşmanımın düşmanı benim dostumdur’’ mantığı ile hareket etmişiz. Aynı anda bu iki düşman ile de aramız bozuk ise; Almanlarla birlik olmuş her ikisine karşı savaşmışız. Her iki düşman da Almanyayı yok etmek için zaman zaman birleşmişlerse de bu savaşlarda en çok kaybedenlerden birisi de biz olmuşuz.
Dünyanın üç ayak üzerinde durduğu dönemlerde bizim 4. ayak olmamızı ne İngilizler, ne Ruslar, ne de Almanlar istememişler. Kendi aralarında birbirleriyle kıyasıya savaşan bu milletler, Osmanlıyla karşı savaşırken açık veya gizli hep haçlı kardeşler olarak birlikte hareket etmeyi başarmışlar.
Tanzimatla içteniçe çürümeye başlayan Osmanlıyı yıkan ve bitiren hainler aslında bunlar değil, bunların yetiştirip Osmanlı içine gönderdikleri, bizden birileri olan ittihat ve terakkicilerdir. Osmanlıyı içten yıkmak için İttihat ve Terakicilerin Selanik ekolü İngilizler ve Yahudiler, Manastır ekolü de Almanlar tarafından desteklenmiş, beslenmiş ve hep sahiplenilmiştir.
Kudüs’ün İngizli komutanı Genaral Allenby tarafından 9 Kasım 1917 de ele geçirilmesi, aynı tarihte İngiltere ile savaşan, Osmanlı ile ittifak halinde olan Almanlar tarafından sevinç çığlıklarıyla karşılanmış, Kiliselerin çanları çalınarak Berlin sokaklarında düğün bayram havası içinde Kudüsün düşüşünü kutlamışlardır. 2. Dünya savaşından sonra İngilizlerle Siyonistler arasında yapılan gizli bir anlaşma ile İsrail Osmanlı topraklarında bir fitne yuvası olarak kuruldu. Aynı tarihlerde dünya liderliği İngiltereden Amerikaya geçti. İsrailin menfaati olan her yerde İngiltere ve Amerika her zaman İsraili korudular, kolladılar ve Ortadoğunun başına hala kanayan bir yara olarak bela ettiler. Şu anda petrol ve gas rezervleri için Irakta, Suriyede, Basra Körfezinde, Yemende, Libyada ve Doğu Akdenizde koparılan fırtınanın arkasında batının çıkar odakları ve uluslararası siyonizmin kontrolündeki çok uluslu şirketler, karteller var. Rum, Yunan, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, İsrail, Fransa ve ABD’nin kurduğu bir koolisyonla karşı karşıyayız.
Türkiye batıya olan bağlılığını, sömürü ve kölelik zincirlerini kırmaya çalışan bir ülke olarak her zaman ABD, İngiltere ve İsrailin hedefinde. Asıl mesele de bu.(Haber-7/12.08.2019)
Evet, insan dost ve düşmanını bilmeli. Bunlara karşı da hazırlık yapmalı, güçlü olmazsanız, doğa kanunu diye sizi yer bitirirler. Güç bilgide her zaman yazıyorum. Birde birlikte. Bunun için bilgiye ve birliği sarılmak gerekiyor.
Kalın sağlıcakla.