Beden hastalıkları olduğu gibi, biliyorsunuzdur ruhi hastalıklarda vardır insanoğlunda.Hırs, açgözlülük, haset, gıybet bunlardan bazılarıdır. Bu hastalıkların neden olduğu kimi yanlış davranışlarda vardır ki, bunlar affedilmez, büyük günahlardandır;  çünkü kulhakkı girer işin içine. Bunların başında iftira gelir. İftira Arapça bir kelimedir, sözlük manası , “Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme, kara çalma, bühtan!Anlamına gelir, açtığı yara ise kapanılmaz cinstendir. 

Ömer Seyfettin’in  Kaşağı  hikayesini okumuşsunuzdur, hikayede iki kardeşten biri kaşağıyı kırar, babası kızınca da suçu olan kardeş diğer kardeşinin üzerine iftira atar. Bu arada iftiraya uğrayan kardeş ağır hastalanınca,  bu defa da pişmanlık duya, vicdan azabı çeker… 

Bu hikayedeki kardeş, yaptığına pişman olur, günümüzde ise değerlerimiz değiştiği için kimi insanlar, bırakın pişman olmayı, yaptıklarının bir uyanıklık olduğuna inanıyor…

Bu konuda İslami kaynaklara baktım, büyüklerimiz ne söylüyor diye: “İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:”Yalan söylemek ve iftira etmek haramdır, sakınmak lazımdır. Bu iki fenalık, her dinde de haram idi. Cezaları çok ağırdır. (C.3, m.34)

İftira büyük günahtır ve çok fenadır. Bunda yalan söylemek de vardır ki, yalan, her dinde haramdır. İftirada bir mümini incitmek de vardır ki, bu da, başkaca haramdır. Bunlardan başka, iftira etmek, yeryüzünde fesat çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya sebep olur ki, bu da haramdır. (C.3, m.41)

Müslümanlara suizan, zulüm etmek, mallarını gasp etmek gibi ve haset, iftira ve yalan söylemek ve gıybet etmek gibi haramdır. (Hadika) Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.) [Ebu Davud] İşte bunlardan dolayı dili tutmak gerekiyor!


TAMAH   ve AÇ GÖZLÜLÜK

Ezop Masallarında, açgözlülük ile ilgili şöyle bir hadise anlatılır. 

“Ağzında kemik, geçerken sudan,

Bir köpek kendi aksini görür.

Başkası sanır karşıda duran,

Köpeğin tamah¹, gözünü bürür.

“Ne güzel bak, der, ondaki kemik,

Şüphesiz benim, daha çok çevik.”

Ağzını açıp o, hücum eder,

Kemiği fakat ağzından gider.

Tamaha düşen ne olur bakın,

Açgözlü, haris olmayın sakın!”

Dedemizden kalma bir bağımız var. Orada çalışan işçilerle gidip gele dostluk kurduk. Kimisi 2700 TL, kimisi 3500 TL maaş aldıklarını öğrendim. Bu paranın yetip yetmediğini sorduğumda ise, hepside halinden şükür ederek, insanoğlunun aç gözlü olduğunu ancak bu hırsını bir avuç toprağın örteceğini ifade ettiler. Hayran kaldım, onlara zengin olmak istemiyor musunuz? Sorusunu yönettiğimizde birisi; bir insanın ne kadar parası varsa o kadar sıkıntısı olur…” Diyerek hamd ve şükürlerini yenilediler. 

İçlerinden birisinin çocuğunun hasta olduğunu, en büyük zenginliğin ise sağlık olduğunu söylemesi beni ayrıcı etkiledi. 

Diyeceğim şu ki dostlar, dünya bir gölgelik, mal ve mülk yalan, oyalanma aracı, biz böyle öğrendik. Dolayısı ile mal ve mülk için kavga etmek bir takım kalbi ve ruhi hastalıklara sebep olacaktır. 

Cenabı Hak Kur’an da şöyle der: “Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır. (Ali imran suresi 14.ayet)

“Onların her biri bin sene ömür sürmeyi arzular, oysa uzun yaşamak kendisini azaptan kurtarıp uzaklaştıracak değildir. Allah, onların neler yaptığını görüp duruyor. (Bakara suresi - 96.ayet)

Evet, konuyu anlatabildim mi?

 Eksik varsa elbet bizdendir. 

Diyeceğim o ki dostlar, dünyanın bütün rızıkları bizim bardağımıza aksa, bizim rızgımız yediğimiz içtiğimiz kadardır ve değişmez.(Mevlana böyle diyor) 

Bunun için, bize düşen çalışmak,tır, Allah dilediğine mülkünden verir, verdikleri de imtihandır…

Peki kalın sağlıcakla.