“Bir azm, eğer iman dolu bir kalbe girerse.

İnsan da, o inandaki son sırra ererse,

En azgın ölümler ona zincir vuramazlar.

Volkan gibi cüoşkun akıyor durduramazlar.

Rabbimden iner azmine kuvvet veren ilham,

Peygamberi rüyada görür belki her akşam.

Hep nur onun iman dolu kalbindeki mihrab,

Kandil olamaz ufkuna dünyadaki mehtap.

Kar, kış demez, irkilmez, üzülmez, acı duymaz.

Mevsim bütün ömrünce ılık gölgeli bir yaz.

Cennetteki alemleri dünyada görür de!

Mahvolsa eğilmez sıra dağlar gibi derde…

En sarp uçurumlar gelip etrafını sarsa,

Ay batsa, güneş sönse, ufuklar da kararsa.

Gökler yıkılıp çökse, yolundan yine dönmez.

Kalbinde yanardağı gibi iman ne mukaddes.

Vicdanına her an şunu haykırmada bir ses:

“Ey yolcu! Şafaklar sökecek durma, ilerle.

Zulmetlere kan ağlatacak meş’alelerle,

Yıldızlara bas, çık yüce alemlere yüksel.

İnsanlığı kurtarmaya Cennet’ten inen el.”

İNSANLIĞI KURTARAN ELLER

Ali Ulvi Kurucu, Bediüzzüman’ı anlatırken bu şiiri kullanır bir yazısında. Şiir harika, her satırı, cümlesi, kelimesi özenle seçilmiş. Tabi biz bugün iki konu üzerinde duracağız. Daha doğrusu iki sorunun cevabını bulmaya çalışacağız. Birisi ‘İmandaki son sır nedir?”

İkincisi de; “İnsanlığı kurtarmaya çalışan cennetten inen o eller kimlerin eli?”

Biz inanıyoruz ki, dünya bir gölgelik ve aynı zamanda imtihan yeri, gelip geçici bir hayal…Yine biz inanıyoruz ki insan bir hiçtir, daim yoksuldur, fakirdir, ölümlüdür ve buna rağmen baki hayatı arzular.

İşte bunun için imandaki son sırra ermeyi hedeflemeli. Doğrusu bu güne kadar böyle bir hedefi kendime koymamıştım veya koymuşumdur da işin farkında değildim. Şimdi bu konuyu araştırmaya başladım. Bu nedenle de, Risale’yi nurlara yoğunlaştım, aynı zamanda Mevlananın mesnevilerini yeniden okuyorum ve son devir alimlerinden Seyyid Kutup’un “İman Gerçeği’ isimli kitaplarına başladım.

BİR DÖRTLÜĞE SIĞAN HAYAT

Seyyid Kutup deyince, kendini şöyle anlatıyor bir dörtlükte:

Kur’anın gölgesinde, yeryüzünde dalgalanan cahiliyeti, yükseklerden seyrederek, dünya ehlinin önem verdiği küçük ve değersiz şeyleri temaşa ederek yaşadım…” der

Allah’u alem, imanın sırrına da böyle ermiş olsa gerek.

Bediüzzaman da bu imanın sırrıyla ilgili buyurur ki; “ İman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. Hakiki imana sahip olan kainata meydan okur!”

Ne sözler değil mi, dediğim gibi eğer imanın sırrına ermek istiyorsak ve bizi cennete götürecek el arıyorsak, işte böylese büyük alimleri yeniden okumak ve tanımak gerekiyor.

Bu arada hayatımda ilk defa bir kitabı da çöpe attım. Çünkü okudum, okudum, okudum, yazacak bir cümle bulamadım içinde.

Sonra baktım ki, kitabın yazarı da aklını üşüterek can vermiş.

Neyse biz okumaya devam edelim.

Okuyacağımız kitapları ve kişileri de doğru seçelim.

Peki kalın sağlıcakla.