Şüphesiz her mü’min son mekanının cennet olmasını arzu eder. İnşallah! Rab’bizden de niyaz ederiz ki, bizleri hepimizi cennetiyle müjdelesin.

Tabii öncelikle her Müslüman cennette Peygamberimiz(sav) başta olmak üzere, diğer peygamberler, evliyalar, eşi, dostu, annesi, babası ve evlatları, akramalara ile cennette komşuluk yapmak ister.

Yani, insan mahşer yerinde cennet ile müjdelendiği sırada, çocuklarının Allah göstermesin cehenneme doğru götürüldüğünü görse, zannederim cennete gittiğini sevinemeyecektir…

Bu konuya neden girdim? Önceki gün, aynı apartmanda oturduğum ve kardeşim gibi sevdiğim, camiye beraber gidip geldiğim komşuma dedim ki: “ Ağabey seninde cennette komşu olmak isterdim. Sana orada bol bol ikram yaparak, tatlı tatlı sohpet ederdik!” Deyince çok mutlu olduk. Sonra sabah ve yatkı namazlarını birlikte kıldığımız arkadaşlar topluca “amin’ diye dua ettik ve ayrıldık.

Eve geldim, hacı ve umre arkadaşlarımla cennette beraber olmak istediğimi Cenab-ı Allah’tan istedim. Peki nihayi amacımız cennete girmek mi olmalı?  Elbette, hayır.

Şair ne buyuruyor: “ Cennet cennet dedikleri, birkaç huru, birkaç peri. İsteyeni ver onları bana Seni gerek seni!”

CENNETE KİMLER GİDECEK?

Bu sorunun cevabı elbette Kur’an-ı Kerim’dir. Yüce kitabımız cennetlikleri de cehennemlikleri de şöyle sıralar “6﴿ Ehl-i kitap’tan ve müşriklerden hakkı inkâr edenler, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en kötüleri onlardır.

7﴿ İman edip iyi dünya ve âhiret için yararı işler yapanlara gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.

8﴿ Onların rableri katındaki ödülleri, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu, rabbini sayıp O’ndan korkanlar içindir.(Beyyine Suresi)

Yine Fecr Suresinde ise “27﴿ Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan!

28﴿ Sen O’ndan razı, O da senden hoşnut olarak rabbine dön.

29﴿ Böylece has kullarımın arasına sen de katıl.

30﴿ Cennetime gir!” buyrulur. Demek ki, cennete ihlas ile iyilik yapan, insanları kötülüklerden uzaklaştıran insanlar girecektir. Öyle ise bizlerde o yolda, koşuşturmak zorundayız. 

SON NEFES ÖNEMLİ

“Yukarıda kendisini beğenmiş, bencil ve muhteris insan tipini eleştiren âyetlerin, dolaylı olarak samimi müminler için de “Allah’ın emrine saygı ve Allah’ın yarattıklarına şefkat” şeklinde özetlenen bir inanç ve yaşama modeli ortaya koyduğu ifade edilmiş.

İşte 27. âyette sözü edilen “imanın huzuruna kavuşmuş insan”, dünya hayatını bu modele göre yaşayıp tamamlamış olan mümindir.

Bu âyetlerde, “Ona âhirette şöyle seslenilecek” gibi bir ifadeye yer verilmeden, doğrudan insana hitap edilmesi, Cenâb-ı Hakk’ın bu yapıdaki kullarına çok güzel bir iltifatı ve özellikle âyetlerin, doğrudan kulu muhatap alan son derece zarif ve sıcak üslûbu, inanan insana, uhrevî saadetin bu dünyaya kadar yayılan müjdeli bir kokusu gibi gelmektedir.

İmanın huzuruna kavuşmuş insan” diye çevirdiğimiz “nefs-i mutmainne” bu bağlamda yukarıda başlıca özelliklerine değinilen modele göre bir dünya hayatı yaşayarak ruhunu kemale erdirmiş mümini ifade eder. Nefs-i mutmainne derecesine ulaşan insanın iç çatışmaları yatışmış, sıkıntı ve gerilimleri son bulmuştur; o Allah ile barışık, insanlarla barışık ve kendisiyle barışıktır; dolayısıyla huzur ve tatmin içerisindedir.

İnsan için en büyük saadet, kulluktaki kemali sayesinde rabbini kendisinden hoşnut etmiş, rabbi tarafından ödüllendirilerek kendisi de O’ndan hoşnut kalmış olmasıdır. Allah Teâlâ’nın cennetine kabul ettiklerini “Benim kullarım” diye anması iltifatların en güzelidir. Bu sevgi ve hoşnutlukların kullara kazandırdığı son nimet ise cennete kabul edilmeleridir.”(Kay:Kur'an Yolu Tef. C: 5 Sa: 621-622)

Değerli dostlar dünya fani ama aynı zamanda çekici, aldanmamak gerekiyor, birbirimizinde elinden tutmak zorundayız…

Peki kalın sağlıcakla.