Önceki gün yazmıştım, ‘En büyük tehlike inançsızlık!” diye. Yazımın yayınlanmasının ardından onlarca mesaj ve tebrik aldım. Ancak, okuyucularımdan birisi ; “ En büyük tehlike inançsızlık değil, GDO’lu gıda ürünleri!” demiş ve ardından uzun notlarını benimle paylaşmış.  

Açalım. 

“GDO: Çağdaş Esaret” adlı kitabın yazarı Profesör Demirkol, “GDO’lu ürünler insan sağlığı açısından sınanmadan piyasaya veriliyor. Bunların insana yedirilmesi insanlık suçudur” diyor. Çok haklı çünkü bahsettiği mahkûklar insan kılıklı, şeytanın çocukları!

Neden böyle diyorum, yazımı okuduktan sonra anlayacaksınız. 

“Soya ve kanolanın genetik yapısının değiştirilmesi sonrasında yapılan araştırmalarda şu bulgular elde edilmiş.

* Kansere karşı direncimizi artıran isoflavonları GDO’lu soya yüzde 12-14 arasında daha az içermektedir.(Lappe, et al. 1999).

Biliyorsunuz, GDO’lar sadece bitki biyoteknolojisinde kullanılmıyor. Genetiği değiştirilmiş organizmalar özellikle aşı ve ilaç yapımında büyük fayda sağlıyor. Mesela insülin geninin domuzlardan alınıp bir bakteriye aktarılmasıyla diyabet hastaları için insülin elde ediliyor. Tiroit ve büyüme hormonları genleri, hayvanlardan kesilerek bakterilere aktarılıyor ve hormon eksikliği olan insanlar bundan faydalanabiliyor. En önemlisi de hepatit B aşısı başta olmak üzere birçok aşının GDO’lardan elde ediliyor.  Eyvallah!


ÖLÜM VAKALARI ARTIYOR. 

Başta kanser olmak üzere, ölüm vakalarında ciddi artışlar var. İnsan bunun nedenini merak ediyor. Şahsen kendim, yediğimiz yağ, kullandığımız deterjanlar ve yediğimiz yiyeceklere bağlıyorum. Merak ettim, biraz araştırdım. Bilim insanları diyor ki; “GDO’nun alerjik etki yaratabileceği herkes tarafından kabul ediliyor. GDO’lar ortaya çıktığından bu yana ABD’de alerji vakalarında dört kat artış görülmüş. Hem kronik vakalar, hem de alerjenler nedeniyle gece acile müracaatlarda ve ölümlerde belirgin bir artış var. Bazı etkenler hastalıklarda dört farklı etkiye sahiptirler. Bunlar akut, kronik, birikimli ve gelecek nesil etkisidir. GDO’ya bağlı hastalıkların ortaya çıkması birkaç on yılı bulabilir. O nedenle de bilim  insanları bunu ölçmek için hayvan deneyi yapar. Çünkü hayvanın metobolizması insana göre daha hızlıdır ve ömrü de kısadır. Değişik ülkelerde yapılan hayvan deneyleri GDO’nun kısırlık, ölü doğum, organ yetersizlikleri gibi etkilere neden olduğunu ortaya çıkardı. Bu gelecekte insanlarda da benzer etkiler görülme riskinin yüksek olduğu anlamına geliyor.”


İNSANLIK SUÇU

GDO’lu ürünlerin bugün sıklıkla görülen kanser vakalarında artışa, sakat doğumlara, kısırlığa ve organ zararlarına neden olduğunu savunan Prof. Dr. Demirkol, “Biz şu anda araştırılması dahi yapılmamış, hayvanlara geçen maddeler dolayısıyla gelecekte başımıza ne geleceğini bilmeden bir şeyleri tüketmeye mahkûm kalıyoruz. Bu tohumlar patentli olduğu için, üretici şirketler ‘Benim patentli ürünlerimle deney yapamazsın’ diye bilim camiasını araştırmadan men ediyor. Malına güveniyorsan niye engelliyorsun? Niyetimiz bir bilim insanı olarak fal bakmak değil. Araştırmaları hem engellenen hem de yasal olarak zorunlu olmasına rağmen yapılmayan maddelerin insanlara yedirilmesinin insanlık suçu olduğunu düşünüyorum” diyor. 

Bu hocamız ayrıca tarım ilaçlarının yıkamakla gitmediğini, belirterek; “Tohumun genetiğini bitkilerdeki zararlıları öldürecek böcek ilacı üretmesi ve ot ilaçlarına karşı dayanıklı olması için değiştiriliyor. Tarım ilacının ürünü yıkamakla ancak yüzde 40’ını uzaklaştırabilirsiniz.

Yalnızca bu mu? Hayır, gıda katkı maddeleri ve boyalarda tehlike saçıyor. Peynir ve yoğurt mayası gibi bazı katkı maddelerinin GDO’lu bakterilerden elde edildiğini belirtiyor. 

Gördüğüm şu ki, üst akıl insanlığı kontrol etmek için büyük bir proje hazırlamış. Tüm canlıların genleriyle oynuyorlar. 

İnsan ne yerse, onun fıtratına bürünürmüş, bunlar bizim fıtratımızı da değiştirmeye çalışıyorlar. Ayrıca sağlığımızı bozarak, ilaç sanayinde de rant elde ediyorlar. 

Birileri bunlara dur demeli. 

Kalın sağlıcakla.