Gerek depremlerde ve gerekse diğer felaketler de toplum olarak insana ne kadar değer verdiğimiz bir gerçek. Öyle ki bir insanı kurtarıldığında bayram yapıyoruz. İşte bizde hep bunu yazıyoruz, insan önemlidir, çünkü yaratılmışların en şereflisidir, bir insanı bile heba etme lüksümüz olamaz diyoruz. Ancak eğitim sistemimiz, değerlerimizle örtüşmediği için hatta kimi zamanlar zıt bir düşünce ile sistemi işletmeye devam edince, birçok insanı genelde de nesilleri kaybediyoruz…
Yazar Yusuf Kaplan bu söylediklerim teyit edercesine der ki; “Toplumun kültürel hafızasını sıfırladık:
Millî kütüphanesini, klasiklerini okuyamayan köksüz kuşaklar icat ettik. Batılıların dışarıdan fiilen sömürgeleştiremediği Türkiye içeriden zihnen sömürgeleştirildik. Genç kuşaklar celladına âşık edildi!”
Bunun için eğitim reforma elzemdir. Cumhurbaşkanımız da mutlak eğitim reformu yapacaklarını söyledi. Ancak bakanlıktan, bürokratlardan, teknokratlardan bu bağlamda reforma başlıyoruz şeklinde heyecanlandıran bir açıklama duymadım.
Eğitim Reformu yapılır mı, yapılmaz mı, nasıl bir eğitim reformu olacak, gerçekten milli olacak mı? Bütün bunlar zihnimizde cevaplarını arıyor. Sadece benim mi? Hayır neredeyse bu işin mutfağında olan bütün eğitimciler bizim gibi düşünüyor. İşte onlardan birisi D. Ali Taşçı, kendisi emekli öğretmen ve halen Haber-7 internet sitesinde yazmaya devam ediyor. İsterseniz onun düşüncelerinden kısaca bir paylaşım yapıp, sonra da değerlendirmemize geçelim. “Cumhurbaşkanı’nın bu uzun ve dolu dolu konuşması ve en önemli konulara parmak basması, uzun yıllardır eğitim üzerine yazan, konuşan bir insan olarak, geç kalınmış da olsa, içime su serpti. Çok boyutlu olan eğitim meselesi, yol yapmak, baraj inşa etmek gibi değildir ki, kolları sıvayalım ve hemen inşaatımızı bitirelim. Bu asırlık problemin çözülmesi için bir ömür yetmez, asırlar gerektirir.
MÜFREDAT DEĞİŞTİRMİŞLER GÜYA
Taşçı hocam devam ediyor değerlendirmesine ve birde anısını paylaşmış, uzatmadan kısaca yazayım, müfredat değişikliğin yetersiz olduğunu, kimi öğretmenlerin müfredata uygun olarak konuları işlemediği söylemiş. Hocamın, misafir olduğu evin lise öğrencisi kızları ile arasında şöyle bir konuşma geçiyor.
Kızımıza sordum; “Siz bu konuları işlemediniz mi?”
Cevap; “Hayır, işlemedik, öğretmenimiz o konuları işlemedi!” oldu.
Siz nasıl müfredat hazırlarsanız hazırlayın, o müfredatı okutacak olan öğretmeni kendi medeniyetinize, kültürünüze göre hazırlamazsanız sonuç istediğiniz biçimde gelişmez. Allah bilir, o öğretmen bu üç büyük insanımızı tanımıyordu veya ön yargılı davranmıştı.
Bizim en büyük sorunumuz, kendi medeniyet coğrafyasında yetişmeyen öğretmenlerdir. Burada öğretmenleri suçlamıyorum, onların yetişme tarzlarını değiştirmezseniz, sonucuna katlanacaksınız, demek istiyorum. Bu nedenle eğitim fakülteleri acilen yeni baştan düzenlenmelidir. Kendi medeniyet ve kültürüne aidiyeti gelişmiş öğretmenler yetiştirmelidir.
Ben Fransa’da da öğretmenlik yaptım. Ne orada ne de Avrupa’nın diğer ülkelerinde kendi uygarlıklarını tanımadan öğretmen olmuş birisine rastlamadım…
Çünkü onlar, kendi uygarlıklarını tanıyor ve onunla “gurur” duyuyorlar. Türkiye’deki “öğretmen odalarında” yapılan tartışmalara hiç girmeyeceğim.
Sadece “okumuş” olmak yetmiyor.” Evet hocam der ki müfredat önemli, öğretmen önemli.
Şimdi neler yapılmalı? İlk yapılması gereken Cumhurbaşkanımız ifade ettiği “Aile Değişim ve Dönüşüm” ile başlanmalı. Bu nasıl olacak? Zor ama toplumsal bir eğitim söz konusu olduğuna göre medya harekete geçirilmeli. Zorunlu yayınlar yapılmalı.
Sonra öğretmenlik ve müfredat konusuna el atılmalı. Öğretmenler değişime ayak uydurmaz ise asla istenen reform gerçekleşmez. Müfredata gelince hem milli hem yerli hem de manevi kültürü kapsamalı. Ruh, akıl ve nefis terbiyesi göz önüne alınmalı. Hedefler davranış haline getirilmeli yani insan merkeze koyan bir eğitim reforma acilen yapılmalı…
Kalın sağlıcakla.