Sol düşüncedeki aydınların veya yazarların İslam Felsefesine veya kendisine bakış açısını anlatan Yazar Sadık Usta’nın, Dünyayı Değiştiren Düşünürler kitabınından dün biraz bahsetmiştim. Tabi ki sol düşüncenin böyle bir araştırmayı yapmasının önemli ve sonuçları da nedir insan merak ediyor!
Usta’ya aynı söyleşide yöneltilen sorulardan birisi de şuydu: “Türkiye'de hem muhafazakârların hem de sekülerlerin İslam'ı ideolojik saiklerle yanlış anladığını ifade ediyorsunuz. Bu hakikat krizi nasıl aşılabilir? Günümüz İslam düşüncesine dair neler söylemek istersiniz?
Evet aynen soru böyle. Sorunun cevabına geçmeen önce bir kısa değerlendirme yapmak isterim. Aslında sağ kesimde de böyle sol düşüncede ki aydınların düşüncelerine benzer, sorgulama ve yapılması gerekenlerle ilgili değerlendirmeler giderek artıyor.
Bir hatırlatma daha yapayım, geçtiğimiz Perşembe günkü yazımda Prof. Dr. Zaim’in şu tespiti yer almıştı: “Bir ülkede seküler Batı görüşünü benimseyen aydınlarla, İslam’ı bir şuurlanma hâlinde benimseyen aydınların mücadelesi her zaman devam ediyor. Bu mücadele bir senteze varmadıkça, belli yöneticilerin tek başına çıkıp da ülkeyi bir istikamete sürüklemesi son derece güçtür. Onun için insan unsuru kıvam olarak hazır olduktan sonra onları yönetim olarak sistematize etmek kolaydır. Sistemleri uygulayacak insanlara ihtiyaç var…” Biraz sonra Sadık Usta’nın cevabında da aynı değerlendirme yapılmış.
Her iki yazarında düşünceleri birbirine yakın şeyler. Yani bizim ülkemizde de sağcı ve solcu aydınlar mutlaka bir ortak noktada buluşmaları gerekiyor.
NEDEN Mİ?
Biz yeniden Yazar Usta’nın cevabına dönelim. “İslam’ın 7.-14. yüzyıllar arasında oynadığı tarihsel rol, az önce de belirttiğim gibi günümüzün siyasi amaçlarına uygun bir anlayışla kavranamaz veya değerlendirilemez. İslam’ın bugün siyasi açıdan oynadığı rolle, geçmişte oynadığı tarihsel rolü birbirine karıştırmamak lazım. Geçmiş düşünsel mirasa, İslam’ın kültürel ve uygarlık birikimine bir bilim insanı titizliğiyle yaklaşılmalıdır. Bilimsel ölçütler, bilimsel ahlak ve gerçek aşkı elden bırakılınca tarihsel hakikat de elde edilemiyor. Onlarca yabancı İslam tarihçisi ve felsefe uzmanı, İslam uygarlığına ilişkin bilimsel ve tarihsel hakikate birincil kaynaklara başvurarak ulaşmışlardır. Bizim yapmamız gereken de budur. Tarihsel hakikatlere kendi özgün kaynakları incelenerek ve yine bu eserlerin meydana gelmesini sağlayan tarihsel süreçler araştırılarak ulaşılabilir…
…Yine birçok laik-sol düşünür ve yazarın yaptığı gibi geçmiş olguları bugünün modern bilinci ve gözlüğüyle değerlendirmeliyiz. Bilimsel yaklaşım elden bırakıldığı sürece ne hakikat ortaya çıkarılabilir ne de bu iki kesimin ortak bir paydada buluşması mümkün olabilir. Ne yazık ki kaleme alınan birçok yeni kitap, yıllardır bu iki kesimin arasına örülmüş bariyeri daha da yükseltmekten başka bir amaç taşımıyor.
HZ. MUHAMMED(SAV) SİZCE NASIL BİRİYDİ?
Hz. Muhammed sizce nasıl biriydi? Sorusuna ise Usta şöyle cevap veriyor: “ Hz. Muhammed, dünyayı değiştiren çok az insandan biridir. Onun tarihte oynadığı rol, sadece Arap Yarım Adası’nda yaşayan Arap kavimlerinin değil, aynı zamanda Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarının ve hatta bugün medeniyetin merkezi olarak kabul edilen Avrupalı halkların kaderini de kökten değiştirmiştir. Bu saptama, bazılarına çok iddialı gelebilir fakat eğer yıllarca tekrar edilen bazı önyargılar bir kenara bırakılır ve konuya bilimsel, yani olgular temelinde, tarihsel ve hakikatler ışığında bakılırsa durumun farklı olduğu görülecektir. Hz. Muhammed’in peygamberlik misyonu, siyaset ve devlet adamlığı; özellikle de Kur’an’ın ayetleri üzerinden Araplara ve Müslümanlara tebliğ ettiği dini-toplumsal ilkeleri, insan aklının tahmin edemeyeceği çapta hem uygarlık hem de düşünce tarihini belirlemiştir…”
Sadık Usta bu düşünceye nasıl ulaşıyor, bu çok önemli. Elbette bir çok Müslüman bilim adamının kitaplarını okuduktan sonra.
Demek ki, okumak bir çok fikir kısırlığını gideriyor. Ne güzel! Bir solcu yazarın Efendimizle(sav) ilgili bu düşünceleri, boşuna aklın yolu bir dememişler.( Devam edeceğim)
Kalın sağlıcakla.