Buyıl 12 Şubat Kurtuluş Bayramımızın 99. Yıl dönümünü kutlayacağız, yani düşmanı şehrimizden kovduğumuz o günden bu güne koskaca bir asır geçmiş. Ama biz düşmanı kovduk zannediyorduk, o
bacadan tekrar girmiş! Farkında olmamışız ya da fark ettirmemişler bize!
Değişmiş gibi görünün düşman, rengini ve ismini boyamış. Nasıl mı? Açayım.
Dün düşman İngilizdi bu gün cehalet olmuş, tekrar içimizi kemiriyor. Bizi değerlerimizden uzaklaştırmak için oyun üstüne oyun kurmuşlar, değerlerimizi çalmışlar, yönümüzü batıya çevirmişiz…
O gün Fransızdı, bugün GDO olarak girmiş içimize, için için yiyor bizi, kanser ediyor, obezite ediyor!
Müttefik diye bize bildirilen ABD bile, her on yılda bir darbe olarak çıkmış karşımıza; terör örgütlerine para ve silah vererek bizi kemirmiş yıllarca…
İsrail’ikurmak için koskaca Osmanlı’yı yıkan, Siyonizm IMF, Dünya Bankası olmuş, sanki ‘iyilik perisi” gibi göstermişler kendilerini, yeşil kağıdı basıp basıp kaynaklarımızı çalmışlar.
Almanya o zaman bizimle birlikte savaşmıştı, dost bilirdik, şimdi tam karşımızda duruyor, üst aklın piyonu olarak…
Şunu söylemek istiyorum, 7 düvel bugün yine bizimle savaşıyor, yine haçlı savaşındayız…
ÖNCE VATAN
İstiklal kelime manası olarak bağımsız ve hür olmak anlamına gelmektedir. Peki biz tam bağımsız ve hür olabilmek için ne yapmalıyız ya da ne yapmıyoruz? Gelin bu soruların da cevabını arayalım!
Hepimiz biliyoruz Türk milleti tarihe damgasını İstiklâl Harbi ile vurdu. İstiklâl Harbi İstiklâl Marşı’nın temin ettiği mantık ve iradeyle kazanıldı.
Peki ne diyor M. Akifimiz: “ Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?”
Hadi cevap verelim. Hepimiz diyebiliyor muyuz? Vatan için canım feda! Ya da kaç kişi bunu yüreğinden söyleyebiliyor. Neyse herkes söylemese de, bu milletin çoğunluğu hala bu vatan için can vermeye hazır. Bunu 15 Temmuz’da gördük, şahit olduk ve yaşadık. Elhumdürillah!
Ancak, daha yapılması gereken çok şey var. Bir defa şu bölünmüşlükten kurtulmamız gerekiyor. Bu bir, bunun için de ülkümüz, hedefimiz, idealimiz bir olmalı.
Fatih Sultan Mehmed, kendisinin ülküsünü de şöyle belirtiyor: “Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da cihanın payitahtı olmalıdır…”
Şimdi biz yeni nesle nasıl bir İstiklal ruhu verelim ki, nasıl bir ülkü kazandıralım ki, düşmanı titretsin? Sizleri duyar gibi oluyorum, yine farklı ülküler ortaya koyuyorsunuz.
GELİN ÖNCE VATAN DİYELİM
Anadolu coğrafyasında yaşamak istiyorsak, hepimizin tek ortak paydası vatan, bayrak ve İstiklal Marşımıza sahip çıkmalıyız...
Gelin önce vatan diyelim. Yine duyar gibi oluyorum. “Diyelim de, bugün olmuş bayrağımıza saygısızlık edenler, vatanımızı bölmeye çalışanlar hainler var!” Var doğru, gaflette olanları da ayıktırmak bize düşer. Şunu söylemek istiyorum, varlığımızı ve istiklâlimizi korumak için, emniyet içinde çalışarak müreffeh ve mesut olmamızı temin için her vakit memleket ve milletimizi müdafaaya gücü yeten bir orduya sahip olmak gerekmektedir…
Neden mi? “Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle, yapılacak taaruz, hiç taaruz etmemekten daha fenadır. “(Nutuk)diyor, Atatürk.
Tabi bunu sağlamak için en büyük kaynağımız olan insana yatırım yapmamız gerekiyor. Çocuklarımızı geleceğe iyi hazırlamalıyız.
Sağlık, iktisat, üretim, ekonomi, siyaset her alanda onları çağın önünde gidecek şekilde eğitmek zorundayız…
Yoksa düşman 99 yıl önce Maraş’ı işgal ettiği gibi, bugün veya yarında işgal etmek isteyebilir. İsrail’in Büyük İsrail, Ermenistan’ın Büyük Ermenistan hayali bitmedi. Bu cennet vatanda kimlerin gözü yok ki, gözleri çıkasıcaların…
Yarın bu konuya devam edeceğim
Kalın sağlıcakla.