Üniversitemizin kurucu rektörü Prof.Dr. Sami ÖZGÜL ve ekibine kampüs alanın belirlenmesi çalışmasında şehir halkı olarak büyük katkı vermek için bulunmaz bir fırsat…. Bazı şehirler var halka yarar sağlayacak projelerde devlete işi bırakmadan kendileri hemen çözüm üretirler. Örneğin Aksaray halkı, Kayseri ve Gaziantep halkı bu konularda çok önemli örnek teşkil etmektedir. Aynı duyarlılığı Kahramanmaraş halkı neden göstermesin?
Kampüsleşme süreci üniversitelerin gelişiminde ve büyümesinde çok önemli bir kriterdir. Bu nedenle İstiklal üniversitesi kampüs alanın belirlenmesinde kamu ve halk el birliği ile hızlı bir şeklide sonuçlandırması öncelikle Kahramanmaraşlı lehine olacaktır. Üniversite bünyesinde fakülteler açılmadan önce yer tahsisi önem arz eder. Bu nedenle öncelik kampüs seçimine verilmelidir. Aynı zamanda Kampüs alanı tek parça olursa üniversite bünyesinde fakülte, enstitü, yüksekokullar, öğrenci yurtları gibi birimlerin master planı daha hızlı gerçekleşir ve eğitime kısa sürede başlanabilir. Eğitime başlanmasıyla birlikte İstiklal üniversitesi öğrenci almaya başlayacak ve Kahramanmaraşlı, esnaf, ev sahipleri, emlak piyasası, ulaşım sektörü gibi bir çok piyasaya pozitif katkılar sağlanmış olunacaktır. Çünkü biliyoruz ki üniversiteler bacasız fabrikadır. Yine biliyoruz ki üniversiteler şehrin kalkınmasında lokomotif bir güçtür.
Avrupada ve ABD’de bir çok şehirde gökdelenlerde butik üniversite anlayışı uygulanıyor ama üniversite gençliği o şehirlerin albenisine kapılarak, markalaşmış şehirleri bazı tercihlerinden feragat ederek sırf üniversite diploması alabilmek için gidiyorlar….
Günümüz dünyasında özellikle bilişim ve teknoloji çağını yaşadığımız bu günlerde kampüs alanı yüz yıl sonra bile ihtiyaçlara cevap verebilecek potansiyele sahip olmalıdır. Yer seçiminde master planı çok iyi ve büyük bir hassasiyetle yapılmalıdır. Genelde kampüs alanları şehrin gelişme yönünü belirleyici bir güce sahiptir. Ulaşım, alt yapı sorunları, üst yapı, bina fizibiliteleri, yeşil alanlar, sosyal yaşam alanları, çarşı hatta öğrenci yurtları veya misafirhaneler gibi bir çok yönden irdelenmesi gereken bir husustur.
Üniversite kampüs alanı belirlenirken bir çok yanlışlar yapılabilir. Bu yanlışa örnek olarak Niğde Halis Özdemir üniversitesini vermek istiyorum. Bu üniversitenin kuruluş aşamasında Bor ilçesi ve Niğde ili siyasi güçler arasında bir çekişme veya yarış vardı. O dönemde rahmetli bir vekilimiz Bor’lu olduğu için siyaseten de Ankara’da güçlü olduğu için Kampüs yerinin Bor ile Niğde arasına kurulmasını sağladı. Bugünkü kampüs kurulduktan sonra yaşanan sorunlar neydi? Birinci sorun kampüs alanına 3-4 kattan daha yüksek bina yapılamıyordu, çünkü zemin etüdü yapılmamış, eskiden bataklık olan kampüs alanı aynı zamanda deprem fay hattının üstünde, hesap edilemeyen diğer bir sorun kampüs kıyısında Göl var buraya şehrin kanalizasyon suyu ve diğer atıklar döküldüğü için çevreye çok pis koku yayılıyor, aynı zamanda sivrisinekler yazın çok yoğun şikayetlere neden oluyordu… Koskoca üniversite Bor ve Niğde çekişmesinin kurbanı olmuştu. Bazı ilçelere yine siyasi istekler üzerine Meslek Yüksek okulu açıldı ama sonrasında 3-5 yıl içerisinde öğrenci gelmediğinden, taşımalı akademik ve idari personelden dolayı kapandı. Çünkü günümüz insanları ve gençliği metropol şehirlerde her ihtiyacının karşılandığı sosyal yaşamın canlı olduğu, ulaşımın rahat olduğu şehirleri tercih ediyorlar…
Üniversite kampüs alanı belirlenirken doğru kararlar alınabilir. Bu doğruya örnek olarak KSÜ ve Çukurova üniversitesini verebiliriz. Kampüs alanı şehrin dışında, ulaşım sorunu (hızlı tramvay eksik olmasına rağmen) yok gibi, baraj kenarında, yeşil alan son derece iyi, sosyal yaşam alanları güzel, pis koku, gevşek zemin gibi sıkıntısı olmayan bir yer…En önemlisi fakültelerin, enstitülerin derslik, labortaur binalarının yanı sıra uygulama alanları, arazi ve bahçeleri de mevcut.
Elbistan ilçesine üniversite kampüsü kurulabilir mi? Bu sorunun cevabını bilimsel araştırma sonuçlarına göre irdeleyelim;
Elbistan ilçesine Termik santraller kurulurken çok yönlü etüt yapılmadığından bugün Elbistan sakinleri zehir soluduklarını, fabrika toz ve kül atıklarının evinde, caddede bağında bahçesinde olduğunu şikayet ediyorlar. Bizler şekerpancarı üreticilerin sorunlarını dinlemeye gittiğimizde oradaki halk bize, evinin bahçesinde, sokak ve caddede, parkta, kömür küllerini gösterip serzenişte bulundular. Bizde Üniversiteden şekerpancarı üreticilerin sorunlarını araştırıp çözüm üretmek için geldiğimizi söyledik ama halk ilk önce Termik santrallerin kendilerine verdiği zararları anlattılar…Kanser vakalarının arttığı karşılaşılan diğer sorunlar. Bizler tabi ki sanayileşmeye karşı değiliz ancak bu termik santraller kurulurken halkın sağlığını tehdit etmeyecek bir yere kurulsaydı… Şu anki yerin durağan hava akımından dolayı, Elbistan ovasının çukur bölgesinde ve ilçe merkezine yakın olmasından dolayı insan sağlığı açısından tehdit olduğunu görüyoruz. Bu termik santrallerinin çevre kirliliğine neden olduğun bildiren ve 2016 yılında yayınlanan bir bilimsel çalışmanın sonucunu kamuoyu ile paylaşmakta fayda görüyorum. Afşin-Elbistan termik santrallerinde enerji elde edilmesi sırasında linyitin yakılmasıyla ortaya çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki atıklar nedeniyle hava, toprak ve suyu kirletmektedir. Türkiye’de 2002 yılı verilerine göre linyit yakıtlı termik santraller içinde Afşin-Elbistan A Termik Santrali SO2 (kükürt dioksit), NOx (azot oksit), CO (karbon monoksit), VOC (uçucu organik bileşenler) ve CH4 (metan) emisyonları en yüksek düzeyde olan santraldir (Karaca, 2001). Afşin-Elbistan termik santrallerinde enerji elde edilmesi sırasında linyitin yakılmasıyla ortaya çıkan baca gazları, baca külleri, kömür ve kül stok sahasındaki küller, açık kömür işletme sahaları, dekapaj sahaları, kömür nakil yolları, kömür ve küllerin bantlarla taşınması ve su kullanımı nedeniyle çevre olumsuz yönde etkilenmektedir (Kadıoğlu ve Tellioğlu, 1996). Şirket üniteyi çalıştırmak yerine elektriği satmayı tercih ederse, her yıl 300 bin ton civarı kükürt dioksit çevreye yayılacak. Afşin-Elbistan A Termik Santrali hakkında T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 1 Ocak 2020 tarihinde geçici kapatma kararı da bu yazılanların doğruluğunu teyit etmektedir.
Keşke master planı çok yönlü yapılsaydı, hakim hava rüzgarı haritası çıkarılsaydı, rakımı daha yüksek yer seçilseydi, şehir merkezine yeterli uzaklıkta mesafe iyi hesaplanabilseydi, fabrika kurulurken baca filtreleri yapılmış olsaydı…Bugün karşılaşılan sorunların hesabını kim yada kimler vermeli?
Diğer ilçeleri tartışmaya açmak bile yanlış olur. Bazı ilçelerimiz kasaba standardında olup bura halkı kalkınsın, şehir ekonomisi canlansın diye üniversiteli gençlerimizi heder etmemek gerekir.
İstiklal üniversitesi için doğru ve uygun kampüs alanın seçilmesi büyük önem arz etmektedir. Bilişim çağında üniversite gençliği ve personeli şehrin yaşam standardı, sosyal yaşam alanları, mimari ve peyzaj alanları, havalimanı, otoban, demiryolu, hızlı tren gibi ulaşım imkanlarını, ekonomik ve sosyal canlılık yönünden albenisi olan yerleri tercih ederler.