Merhaba değerli dostlar.
Dua ile ilgili sohbetimize kaldığımız yerden devam edelim.
Hani demiştik ya, yüce Mevla’mız dan bir isteğimiz olduğunda elimiz boş olmasın. Malikil Mülk olan Rahman’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur amma bizim elimizin boş olmaması icap etmektedir. Bu kulluğun bir gereğidir.
Hiçbir karşılık beklemeden kullarına sayısız nimetleri bahşeden yüce Allah, kullarının da kendisini örnek alıp cömert olmasını ister ve cömert olan kullarını da çok sever.
Cenabı Mevla kullarının kimlere nasıl iyilik yapması gerektiğini, kimlerin bu iyilik sürecinde öncelikli olduğunu da belirlemiştir.
Bu kuralın en temel özelliği yakından uzağa doğru bir silsile takip etmesidir. Cuma hutbesinin sonunda okunan ayette olduğu gibi Allah(cc) yakın akrabaya bakmayı emreder. Aslında bu genel bir emirdir. Hayatın normal akışı içerisinde Müslüman’ın anne babasından başlamak üzere yakınların ihtiyaçlarını imkanları ölçüsünde karşılaması ayetle sabit bir zorunluluktur. Rabbimizden özel bir isteğimiz olduğunda bu standart iyiliğe ilaveten, komşu hakkı, hasta hakkı, miskin hakkı, öksüz ve yetim hakkı gibi iyilik sınırlarını daha fazla genişletip Rabbimizin huzuruna varıp el açıp, boyun büküp, göz yaşı döküp halimizi arz etmemizdir.
Hastamıza şifa mı istiyoruz, borçlarımızdan kurtulmak mı istiyoruz, kendimize, ya da evladımıza helal rızk mı istiyoruz, evlenme yaşına gelen evlatlarımıza hayırlı eş mi istiyoruz, devlet kapısında bekleyen bir işimizin hallolmasını mı istiyoruz vs. bu böyle devam eder. İşte o zaman önce Allah için bir iyilikte bulunmak gerekiyor. Kötülüğün küçüğünü nasıl önemsiyorsak, iyiliğin de küçüğünü önemseyip, elimizden ne geliyorsa onu yapıp rabbimizin huzuruna elimiz boş gitmemeliyiz. Yarım hurma ile bile olsa cenneti satın almak için gayret göstermeliyiz.
Rabbimiz biz kullarının her daim yakarışları duyar lakin bazı özel anlar ve günler vardır ki bu anlar ve günlerde vuslata ermek daha bir mümkündür.
Berat, Regaip ve Kadir geceleri yılda bir defa gelen çok özel zaman dilimleridir. Bu gecelerin önünü ve sonunu oruçla geçirip rabbimizden dua ve niyaz ile bir şeyler istemek işin adabına en uygun olanıdır.
Cuma geceleri ve Cuma’nın gündüzü de bu özel anlardandır. Yaşıyorsa anne babamızı ziyaret edip onlara hediye almak, ölmüşlerse kabirlerini ziyaret etmek, fakir fukaraya sadaka vermek, hasta yakınımız varsa ziyaret etmek, Müslümanlarla karşılaştığımızda ilk selam veren olmak için çaba sarfetmek, verilen selama en azından aynısıyla mukabele etmek, yoldaki bir taşı kaldırıp kenara koymak ve elimizin ulaşamadığı gözümüzün görmediği Müslüman kardeşlerimiz için dua etmek.
Tüm bunların dışında hem yakınlarımız hem de kendimiz için hiç olmazsa Cuma gününün gecesinde ve gündüzünde Kur’an okumak ölmüşlerimize ve kendimize yüce Allah’ın rahmeti için en zaruri eylemimiz olmalıdır.
Dua deyince seher vaktini de atlamamak gerekiyor. Gecenin sona doğru yaklaşıp, yeni bir günün müjdecisi olan, kuşların bile cik cik öterek Allahı zikre daldıkları bu anda uykusunun en derin anından uyanıp, adabınca abdest alıp rabbinin huzurunda kıyam edip, rüku ya varıp ve sonunda secde edenlerin, bu secde esnasında seccadelerini göz yaşları ile ıslatanların Rablerinden olası isteklerinin kabül görmemesi düşünülebilir mi.
Bir an çok sıkıntılı bir anınızda annenizin kucağına başınızı koyduğunuzu ve annenizin saçlarınızı okşayarak sizi tüm sıkıntılarınızdan uzaklaştırdığını düşünün. Ne güzel bir şeydir bir evlat için anne kucağına sığınmak.
Allah(cc) ın kullarına olan merhameti bir annenin evladına olan merhametinden kat be kat fazladır buyurulmuştur. Bir an secde de başınızın sizi yoktan var eden Allah(cc) tarafından okşandığını hayal edin. Hiç o secdeden kalkmak ister misiniz? Teşbihte hata olmaz denilmiştir. Belki yüce Mevla’mız secde de başımızı okşamaz ama o seher vaktinde göz yaşı ile vardığımız secdeden kalkmadan önce emin olun ki günahlarımızdan kurtuluruz inşallah.
Bu haftalıkta bu kadar. Tekrar görüşünceye kadar sağlıcakla kalın.