İnsanoğlu yaratılalı beri aralarındaki mücadele devam ede gelmiştir . Hatta insanın yaratılış safhasında bile ; “ Cenab-ı Hak meleklere ben yeryüzünde bir halife, insan yaratacağım dediğinde ; Melekler, yer yüzünde , fesat çıkaracak ve kan dökecek insan mı yaratacaksın “ demişlerdi. Rabbül alemin de; “ benim bildiklerimi sizler bilemessiniz diye “ buyurmuştu. İşte o günden itibaren imtihan sırrı olarak, nefsin ve enaniyetin tepkisi ile mücadele başlamıştır. Habil ile kabil arasındaki mücadele gibi. O gün bu gündür bu imtihan mücadelesi devam etmektedir. Zulüm kanadını küfre ve tagüta sapanlar ve tapanlar , inanç ve hak yolunu ise iman ehli devam ettire gelmiştir. Bu mücadele, her asırda, hak yola rehberlik eden Peygamberlerle ona inanmayan inkarcı gruplarla sürekli bu mücadele devam etmiştir. Zaman zaman iç çekişmeler, hatta büyük savaşlar hep bu yolu takip ederek gelir. Nefis ve şeytana uyanlar ceza yeri olarak cehennemle korkutulmaktadır, hak ve hidayet yolunu takip edenler ise ehl-i cennet olacakları müjdelenmektedir. Cennet lutfi ilahidir. Cehennem cezay-ı ameldir. Hep söylüyorum ; Cennet ucuz değil, cehennemde lüzumsuz değildir. Asr-ı Seadette de bu hadiseler devam etmiştir. Bir çok savaşlar olmuştur. Tabi durup dururken bu savaşlar olmamıştır. Mutlaka hepsinin de bir sebebi vardır. Müslümanlar hiçbir zaman sebepsiz savaş yapmamışlardır. Dışardan kendilerine bir saldırı olmadıkça durup dururken kimse rahatını bozmak istemez. İslam da savaşa mecbur kalındığı zaman üç şart ileri sürülür, bunları yerine getirilmemesi durumunda savaş yapılırdı. Birincisi, a) İslam’a davet edilir. b ) Cizye verilip bağlılık gösterilmesi istenir. c ) Savaşa hazır olmaları söylenir. Yukarda bahsi geçen Kadisiye savaşı; Hz. Ömer zamanında Sasanilerle ( İranlılarla) yapılan bir savaştır. Yıl 636 Sa’d bin Ebi vakkas komutasında İslam-ı anlatmak maksadı ile yukarda ki tepliğler yaplıdıktan sonra, elçi gönderilir. Yezd-i Cert bunu Kabul etmez. Hatta alaylı bir şekilde gelen elçiye ; eğer adet olsaydı sizi öldürtürdüm diye karşılık verir. Daha sonrada içinizden soylu olan biri gelsin der. Bir çuvala koyduğu toprağı onun sırtına yüklenmesini emreder. Toprağı Asım bin Amr toprağı yüklendikten sonra ; Müjdeler olsun Allah onların toprağını , mülk ve saltanatının anahtarlarını bize vermiş bulunuyor dedi. Daha mücadele başlar. Kadisiye denilen mevkide karşı karşıya gelinir. Yezd-i Certin ordusu 12O OOO bin Müslümanlar ise 34 OOO bin kişidir. Burada şunu da özenle belirteyim. İslam orduları sefere gitmeye hazırlanırken bir anne gelir. Hazret-i Hansa dört tane oğlu vardır. Bu savaşa yollarkan ; Ya İslam’ın zaferle sonuçlanmasını, yada, sizin Allah yolunda şehit olduğunuzun haberini duymak istiyorum der ve dualarla oğullarını yollar. Zafer islam’ın olur ama, 85OO şehit verilir. Tabi bu arada Sasaniler daha fazla ölü ve yaralılarla gerisin geri kaçmak zorun da kalırlar. Bu arada Hansa hanımın dört oğlu da şehit olmuştur. Hasta yatağında annelerine haber verilir. Şehit annesi olduğunu öğrenince çok sevinir ve Rabbine dua eder. Evet , tarihte hiçbir savaşta şehit vermeden kazanılan bir savaş mevcut değildir. Şu anda ülkemiz kaç yıldan beri içten ve dıştan kuşatılmış sinsice yapılan bir planla savaş durumuna sokulmuştur. Tarih bilgisi kıt olan bazı siyasiler, efendim bir kişi ölürse sorumlusu falan kişi imiş. Yahu savaştasın sen nasıl olurda böyle bir şey diye biliyorsun ? Kadının dört oğlu şehit oluyor hiç tereddüt etmeden şehit oldukları için seviniyor ve Allah’a dua ediyor. Beyim hamama giren terler. Hiç şehit vermeden kazanılan bir zafer tarihte yoktur. Biraz tarih okumanızı acizane tavsiye ederim. Tarih bilgileri kıt olduğu gibi, İslam tarihi bilgileri hiç yok. Ne diyor koca Akif : “ Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, canı cananı alsın da hüda ; “ derken ne anlatmak istediğini her halde en basit siyasetçi bile anlar. Kainat’ın sahip ve yaratıcısına emanet olun.