“
Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep, dediler ilim geride, illa edep illa edep.” İnsanın kalitelisine doyulmaz. Bu nedenle iyi dostlar, iyi arkadaş ararız hep hayatımızdı. İsteriz ki, evladımız, eşimiz, ortağımız, hep iyilerden olsun. Peki iyiliğinin ölçüsü nedir? Kaliteli insanın özellikleri nelerdir. Ya da insana nasıl bir yatırım yapalım ki, istendik davranışları sergilesin? Yani edepli ve güzel ahlaklı olsun. İşte bu soruya cevap olsun diye devletler en iyi sistemleri kurmak için çaba sarf etmişler. Şunu söylemek istiyorum, ahlaklı ve edepli nesil birinci hedefimiz olmalı ki, yaşadığımız sorunları yaşamayalım. Peki ahlak ve edep nedir? “
Ahlâk, kalbin içindeki şeylerin dışa yansımasıdır. Herkes, davranışları ile fıtratında gizlenen sıfat ve kabiliyetleri ortaya koyar. İnsanın davranışlarını yönlendiren merkez kalptir. İnsanın dili, eli, gözü, kulağı, ayağı ve diğer azaları kendi başına bir iş yapmaz. Bu organlar nasıl hareket edeceğini bilmez ve belirlemez Hepsi memurdur, amirleri kalptir(vicdandır, imandır). İnsanın iradesiyle yaptığı bütün işler kalbin(vicdanın) emrine ve yönlendirmesine göre yapılır. Yapılan her iş kalbin meylini, muhabbetini, irade gücünü, tercihini ve aklın seviyesini gösterir. Gerçek mümin, kalbini bir olan Allah’a bağlamıştır. Biricik hedefi O’nun rızasıdır. Müminin hedefi gibi hayatında da birlik vardır; iki yüzlülük yoktur. Mümin iki farklı halde bulunmaz, bir doğru bir eğri konuşmaz; sabah iyi akşam kötü olmaz. Edep ve güzel ahlâk bir bütündür. Edepli insanın bütün işleri, ibadetleri, hal ve hareketleri güzeldir. Onun her şeyi temizdir. Sevgisi her şeyi sarar ve o şeyi sevimli yapar. Edepli müminin Yüce Allah’tan aldığı terbiye, hayatının her safhasında kendisini gösterir. Bu terbiye içinde onun sevgisi ve dostluğu kadar, kızması ve kavgası da güzeldir. Çünkü kızması Allah içindir. Kavgası da edep içinde olur Bir insanın gerçek yönü ve olgunluğu dar ve zor anlarda belli olur İnsanın kavgasını ve haksızlığa karşı davranış biçimini görmeden hakkında iyi veya kötü dememelidir.
İLLA EDEP Her yazarım, Edep Medeniyeti kurmalıyız… Edepli insan, hakkını ararken hak yemez. Kendisini savunurken, düşmanına haksızlık etmez. Haksız ise, nefsine yan çıkmaz, hakka boyun eğer, karşı tarafı tasdik eder. Haklı ve güçlü iken yapacağı iki şey vardır. Ya af, ya adalet. Ötesi, edebe sığmaz.
Edepsiz insan ise haksız iken kendisini haklı göstermeye çalışır. Zalim iken kendisini mazlum gösterir. Alacağı bir ise bin ister. Susacağı yerde cazgırlık eder. Edepsiz insana dost olmak da düşman olmak da zordur. Onunla hiçbir şeyin tadı tuzu yoktur Bazı insanların dışı hoştur, ama içi boştur Bu kimseler, insanların gördüğü işlere çok önem verirler, fakat işin asıl kısmını ihmal ederler. Dengeli mümin de ahiret işleri gibi dünya işlerini de güzel yapar.
Yunusumuz der ki; “Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep, dediler ilim geride, illa edep illa edep.” Mevlanamız ise; “Eğer adem oğlunun edebi yoksa adem değildir. İnsan ile hayvan arasındaki fark edeptir. Göz gezdir ve Allah’ın kelamına “Kur’an’a” ayet ayet tamamına bak, Kur’anın anlamı edeptir.” “Eğer şeytanı ayaklarınızın altında görmek istiyorsanız gözünüzü açın ve biliniz ki şeytanın katili edeptir.” Lokman Hekim kendisine edebin anlamını soranlara: “Ben edebi edepsizlerden öğrendim.”diye cevap verir. İmam Gazali’de; “Ahlakın en mükemmeli, edebin en üstünü, Din’de edeptir. Dinde yücelmek, Allah’ın emirlerine itaat edip, peygamberimizin edeplerini bilmek ve uymak ile mümkündür.” Diyeceğim şu ki, günümüz gençliğine bu manada takva eğitimi verilmeli,yoksa bir nesli kaybeder gideriz.
Kalın sağlıcakla.