Başımıza her gün bir yenisi gelen bir şeyden bahsedelim bugün.
Karaktersizliğin, farklı tanımlanılmışı…
Artık birinden alıp kendininmiş gibi davranmak normal bir şey haline geldi malumunuz.
Bu “alışkanlığa” ne zaman geçtik niye geçtik hiç bilmiyorum.
Oysa Müslümanlar olarak çalmanın, hırsızlık yapmanın günah olduğunu biliyor olmamız gerekmiyor mu?
Yaptığı hatayı çok kolay görmezden gelen, hiç bir şey olmamış gibi rahat davranışları her yerde rahatlıkla sergileyebilen insandır.
İstenmediğin yere girme çabası, hatta bazı alanlarda selam kelam meselesi yapıp kişileri yada kişiyi rencide etmeleri gibi boş beleş şeyler…
Tanım teknik olarak doğrudur ama farklı açılardan bakarsak, pişkinlik, Yüzsüzlüktür bence…
Acındırmak mıdır, haksızken haklı çıkma çabası mıdır, savruk yaşarken, sıkıntıdan söz etmek
Midir, hüznü paylaşmayıp, sevinci paylaşmak mıdır, dostluktan söz edip, zor zamada kaçmak mıdır
yüzleşmekten kaçınıp, haklılığını iddia etmek midir, zor zamanda yok iken, bol zamanda çırpmaya teşebbüs müdür, nerde beleş orada yerleş midir veya yedirene kuyruk olmak mıdır.
Kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyip, kaz gelmeyince tavuğu istemek midir.
Yüzsüzlük pişkinlik sizce nedir, daha farklı bir şey midir?
Ben Boş yere demiyorum, Karaktersiz her yerde karaktersizdir diye…
Kime iyilik yaptıysam hep darbe yediğimden her zaman saf dediler…
Para verdim, istediğimde küsüp kaçtılar…
Yol gösterip, harita çizdiğimde işleri yoluna girince Patronluk taslayanları mı dersin…
Maalesef Korkunç bir şekilde insanların emeklerini sahiplenenlerin sayısı her geçen gün hızla artıyor. Bunun sosyal yaşamda yaygın olduğunu biliyoruz.
Şimdi “Almışlar, neyse alsınlar kullansınlar” deniliyor.
Artık o kadar normal, Senin emeğin zamanın ne olursa olsun, ona ne?
Zaten bir şey için izin istendiğinde, kaynak gösterildiğinde, atıf yapıldığında kimse size, neden demez. Herkes faydalansın diye yapılmıştır zaten o çalışma.
Herkesin faydasına açık bir şey için ben “neden alıyorsun kardeşim o benim” demem.
Ama alıpta kendisi gibi kullanmak yada üstüne kendi logosunu aktarmak hırsızlıktır.
Zaten olması gereken de bu değildir.
Bak yine, olması gerekenleri yazarken buluyorum kendimi.
Demek ki hiçbir işimiz olması gerektiği gibi gitmiyor. Ne yazık!
Emek çalındığı zaman yemek oluyor mu sahi?
Bunu da bi’ sormak lazım çalana çırpana…
Hakka hukuka inanmayanlar için oluyordur bir güzel de yiyorlardır.
Diyecek bir şey yok afiyet olsun.
Sabrın sonunu görmedim hiç.
Allah da göstermesin.
Sabrın sınırlarına yaklaştığım da olmadı.
Allah sınamasın, Yaklaştırmasın…
Bir filmde izlemiştim, Hangi filmdi hatırlayamasam da “güzel şeyler en sonunda olur” diyordu.
Evet, güzel bir şeyler oluyor sevgili okurlar.
En sonu mu bilmiyorum. Ama çok çabalayıp, bekleyip uzun süredir sabrettiğimi iyi biliyorum.
Güzel şeyler olsun diye beklemek, beklemek, beklemek…
Sabrın sonu selametmiş. Gerçekten öyleymiş.
Bir şeyler için emek vermek ve o emeğin karşılığında bir şeylerin size bahşedilmesi nasip işiymiş.
Tabii mutlaka öyle. Zor olacak ki güzel olsun. Zor olacak ki kıymeti olsun. Zor olacak ki değerini bilelim.
Rabbime hedeflerimiz doğrultusunda bize çalışma gücü verdiği için minnettarım.
Henüz yolun başı belki. Ama biz biliyoruz ki her bahar bir çiçekle başlar.
Şimdi aklınıza gelen soruyu biliyorum, cevabını şimdi vermeyeyim.
Güzel bir şey olduğunu bilmeniz yeterli olsun şimdilik.
Bugün anlıyorum ki; bize yol açan, elimize uzanan, yardımcı olan, dua eden ve yanımızda olduğunu her zaman bildiğimiz insanlar çok kıymetli.
Kıymetli insan biriktirmiş olmak çok güzel ve özel.
Arkanızda dua eden birilerinin olduğunu bilmek çok değerli.
Birilerinin kalbinde olduğunuzu bilmek büyük şükür sebebi.
Karaktersize gelince Biz ona önce mağdur derdik hep mağdurları oynardı…
Şimdi ise Mağdur oldu, karaktersiz nediyelim…
Çalışmayı ve gayretiniz sonunda, sabretmeyi temenni ediyorum.
Zira güzel şeyler en sonunda oluyor.
Biz iyilik yapalım, iyi olmayı hak etmeseler de…
Dua ile Kalın Sağlıcakla…