Yazımın hemen başında Kayak Merkezini yapanlara teşekküretmek istiyorum. Çünkü burası turizm potansiyelimize büyük katkısı olacaktır…
Pazar Günü yol arkadaşımla düştük yollara, ilk defagidiyordum kayak merkezine, geç kaldığımı da biliyorum ancak kısmet bugüneymiş.
Yolun hemen başında trafik yoğunluğu kendini belli etti.Bu arada yapılan yolları ve parkları görünce, ayrı bir memnuniyet duydum onu dabelirteyim. Neyse, yol genişti, nasıl olsa hedefe varırız diye yavaş yavaştırmanmaya başladık ancak yarı yolda, anonslarla sürücülerin uyarıldığınıduyunca umutlar suya düştü.
Evet üç gidip, bir dönüş vermişlerdi ancak yoğunlukfazlaydı, hem sevindim, hem de üzüldüm, yine çıkamamıştım neyse yoldan döndük.
Yol arkadaşım, böylebir ilginin kıymetini bilmemiz gerektiğini, otopark alanlarının genişletilmesigerektiğini mırıldanırken, yol kenardında ki parka geçtik. Park tıkabasa doluydu, çünkü kayak merkezine çıkamayan aileler burada piknik yapmakzorunda kalmıştı.
Dönüş yapan ve komşu illerden geldikleri belli olaninsanlar, şu kadar kilometre yol aldık, yani otopak nedeni ile geriye dönmekpek hoş olmadı, lutfen bu durumu yetkililere iletin diyerek haykırıyorlardı.
Onlara diğer kayak merkezlerindeki yoğunluktan bahsettim,yakın bir zamanda belediyemizin gerekli tedbirleri alacağına inandığımı belirttimama kızgınlıkları dinmemişti.
Buradan, bizde vatandaşın sesi olalım istedik, zatensizlerde durumu görmüşsünüzdür, bizden söylemesi. Kayak merkezinin alt yapısıgenişletilmeli, çünkü ilk izlenim çok önemli…
AHMET ALAK’IN ARDINDAN
Herşeyde bir hayır varmış, şehre dönerken Milli Eğitimdeuzun yıllar şeflik yapan Ahmet Alak kardeşimizin ani ölüm haberini aldık.
Şaşırdık! Bir o kadar üzüldük! Ancak, ölümü her canlınıntadacağını bildiğimiz içinde, kendisini rahmetle andık. Cenaze namazınıkıldık, namazında binin üzerinde insanvardı. İmam hatip kardeşimiz RahmetliAhmet Alak kardeşimizin halk tarafından sevilen biri olduğuna şahit olduğunubelirtti. Helallik diledi ve haklarımızı helal ettik, Hak’ka uğurladık.
Tabi ölüm soğuk bir kelime ancak, ne olduğunu bilsekböyle bakmayacaktık. Şöyle ki; Bediüzaman ölümü anlatırken özetle; “ İnsandünyada kendini misafir telakki edip misafirhane sahibinin emirlerine görehareket ederek, kabir kapısını kendi hakkında saadet-i ebediyeye çevirir.”
Dünya hayatınınoktalamak yani ölümü cismen yaşamak ise; meşakkatli dünya hayatındankurtulmanın, eskimiş yuvası olan cismini toprak altında bırakıp berzah âlemindeseyahat etmenin, bütün dost ve sevgililere kavuşmanın, cennete girmenin,saadet-i ebediyeyi yaşamanın, sultanlar sultanı olan Allah’ın huzuruna çıkmanınve rü’yet-i cemalini görmenin yoludur, vesilesidir.
Bu itibarla,ölümden korkmamak ve ölümü sevmek gerek.
Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan kazandığınamesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor gidiyor.İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. Bak ihtiyarlık şafağı kulaklarınınüstünde tulu etmiştir.
Yunus’umuz aşıkların ölmeyeceğini, öleninhayvan(ceset)olduğunu belirtir.
Şunu söylemek istiyorum, ölüm berzah alemine açılan birkapıdır. Bu kapının anahtarı şahadet kelimesinde olup, namaz ise bu inancın temel direğidir.
Yine Bediüzzaman der ki; “ Bu devirde namazını kılıp,dilini tutan inşallah! Cennete gidecektir. Umuyor ve bekliyoruz ki, bukardeşimiz de mümindi. İnşallah Rabbimiz onu yanına almış, cennet kapısınıaçmıştır…
Bu vesile ile ailesine, öğrencim olan kızına, komşum olaneşlerine taziyelerimizi bildiririm.”
Bir başka konuyu da buradan iletmek istiyorum.Kahramanmaraş’a gelen kimi konuşmacılar, ilimizin ismini Kahramanmaraşdeğil, Maraş olarak kimi zamansöylüyorlar.
Önceki bir bir ağabeyimiz aradı ve tepkisini de dilegetirdi. Bende yazacağımı belirttim. Diyor ki ağabeyimiz: “Bu kent insanıkahramanlığı hak etmiştir, koca koca insanlar, sanki Kahramanlığımızı hiçesayar gibi Maraş diyorlar, olmaz! Ben de katılıyorum.
Peki kalın sağlıcakla.