Allah  Resul’ü “ Kim bir ( Müslüman olmayan) kavme benzemeye özenirse o da ondandır.” Buyurmaktadır. Bu konuya ne kadar dikkat ediyoruz, şöyle kendimizi bir mihenge vursak sonuç ortaya çıkar. Belki birçoğundan kurtulmak zordur. Bunu   asgariye  indirmek veya indirmeye çalışmak her halde imkansız değildir. Örneğin  Peygamberimiz (sav) kendi zamanında müslüman olmayanlara benzememek için ;  Onlar bıyıklarını uzatırsa kendisi kısaltıyordu. Onlar kısaltınca bu defa kendisi uzatıyordu. Saçını da aynen öyle yapıyordu. Şimdi bizde buna benzer bazı küçük şeyleri Ehl-i küfre benzememek için terk edebiliriz. Misal; çam kesmek, hindi kesmek, bizimle ilgisi olmayan  tamamen hıristiyan  adeti olan yılbaşı kutlamak, aslı astarı olmayan  uydurukça Noel baba maskaralıkları yağmak  gibi  bize uymayan huyları, kötü alışkanlıkları  terk edebiliriz. Bunun karşılığında da çok büyük sevap alabiliriz. Bu gün bazı gençlerimizin de bilmeyerek bu akımlara kapıldığını görüyoruz. Bir sakal-saç benzemesi aldı başını gidiyor. Sakal bizde sünnet bunun şuuruna vararak yapıyorsa o’nu tebrik ederim, ama bir özenti ise o’nu da alkışlayamam. Yaptığımız bir eylemin özünü, aslını, nedenini düşünerek yaparsak daha az hata yapmış oluruz. Bizim utanacak hiçbir geçmişimiz yok, bırakın onlar bize özensin. Sadece şuna özene biliriz;  Onların tekniğini, bilimini, sanatını bizde olmayan bir şey varsa onu alabiliriz. Yine Önderimiz ve Peygamberimiz bu konuda” İlim  mü’min’ in  yitik malıdır, o’nu nerde bulsa alması gerekir, almalıdır” buyurmaktadır. Bize onların kıyafeti, yaşam tarzı, eğlencesi değil varsa teknolojisi lazımdır. Bugün bir çok kişi   Gerçek  İslam-ı değil de  kendine göre bir  İslam uydurmuş o’nu yaşıyor.  Biz ;  İslam’ a  uyacağız, kendimize  göre bir  İslam  uydurmayacağız. Bizim önderimiz, üstadımız;  Allah ve Resulü dür. Onlar bize kafi ve vafidir.   KENDİ BOŞ İSTEK VE  ARZULARIMIZA  UYMAK VE  SONUÇ Kendi  hevai,  boş istek ve dünyevi arzularının  peşinden koşmak ve dünyaya dalmak insana esas gayesini  unutturur. Esas maksat ahiret iken, onları tamamen dünyaya yönelterek insanı boş  hayeller peşinden koşturur ve ömür sermayesini gereksiz tüketir. Eğer bir insan; işini, eşini, mal ve servetini, evini, arabasını vs.. Allah ve Resulünden çok severse, onları hatıra getirmeyecek kadar ileri giderse; gizli bir şirke bulaşmış olur. Buna biz şirk-i Hafi diyoruz. Kur’an da Rabbül  Alemin;” İnsan kendi heva ve heveslerini  ilah kabul eder.” buyurmaktadır. Yani kendi istek ve gereksiz arzularının , mal ve servetin içerisine o kadar dalar ki,  Bir nevi Allah-ı ve  ahireti unutarak onları kendine  ilah edinir, O onların  putu olur.  yani onları Allahtan  daha çok sevmeye başlar .İşte tehlike bundan sonra başlar.  Cenab-ı Hak ;  Dünya için  ahiretini,  ahiret için de dünyasını unutup berbat  edenlerden  eylemesin. Çünkü ahiret  dünya da  kazanılır . Burası  berbat olursa orayı da  kaybeder.  İnsan dünyada en çok ne ile meşgul olursa hayatı da o şekilde sona erer. Bunları yaparken dünyadan da el etek çekmek doğru değildir.  Kantarın  topuzunu iyi ayarlamak  çok önemlidir. Yüce yaratıcı  (cc)  mizanda  amelleri   tartarken, hangisi daha ağır basarsa o tarafa  göndereceğini  beyan ediyor. Zerre  kadar  hayır ve zerre kadar şer  karşılıksız  kalmayacaktır. Halık-ı  Kainat  taklitçilik  ve  özentiden uzak  gerçek bir İslami  hayat  yaşamayı  bizlere  nasip eyleye.