Bugün Cuma, mübarek günlerden birisine ulaştığımız için Rab’bimize şükürler olsun. Tabi ki bugünü mübarek yapan konuların başında şüphesiz namazı(cem olmak) ve namazının içindeki hutbesidir. 

Yüce dinimiz böylece hafta da bir de olsa, Müslümanların bir araya gelmesini, burada toplumsal konuların ele alınmasını istemektedir.   

Dolayısı ile bizde artık Cuma günlerini yüce dinimizin nasihatleri ile doldurmak isteriz. İnşallah!

Nevzat Tarhan hocamız, hafta içinde gençlere seslenerek; “ Genç arkadaşım 7 ilkeyi yapmayanların müslümanlığını sorgula:” diye bir mesaj paylaşmış. 

Derki; İyiliği teşvik et, kötülüğü engelle, düşmanın dahi olsa aldatma, verdiğin sözden dönme, konuştuğunda doğru söyle, emanete hıyanet etme, sadece dünyalık peşinde koşma, İşte müslümanlık budur...” demiş. 

Acizane hocamızın nasihatlerini açmak içinde de deriz ki, bir Müslüman heryönü ile örnek ve model olmalı.  Yani bir Müslümanın içi de dışı da temiz olmalı. Bu konuya açalım

 

MÜSLÜMAN TEMİZDİR, HELALİ SEÇER

Yerlerin ve göklerin sahibi olan Allah, uçsuz bucaksız bir kâinat ve bu kâinat içinde insanın hayatını devam ettirmesine uygun bir dünya var etti. Tatlı ve latif sularla, bin bir çeşit leziz yiyecekle çevremizi donattı. Ekinlerin yetiştiği arazileri, meyve bahçelerini, onları büyüten güneşi ve yağmuru lütfetti.

Her biri ayrı güzel ve birbirinden değerli nice varlığı insanın emrine amade kıldı. Sonra da kullarından

seçici davranmalarını isteyerek şöyle buyurdu: “Allah’ın size verdiği helâl ve temiz rızıklardan yiyin ve iman etmiş olduğunuz Allah’ın yasaklarından sakının.”

Ancak insanoğlu, çoğu zaman Rabbinin verdiği nimetlerden istifade edip yeryüzünü ıslah etmek ve

iyiliği çoğaltmak yerine, fesat çıkarıp kendisine ve dünya evine zarar verdi. Şehir hayatının, lüks ve

konforun cazibesi karşısında ziraatı, doğal hayatı, dengeli yaşamı terk etti. Kimi zaman tohumların

genetiğini bozarak, kimi zaman kimyasal ve yapay ürünlerle tabiatı zehirleyerek tertemiz nimetlere yazık etti. Halbuki toprağımıza, ürünümüze, el emeğimize sahip çıkmak hepimizin vazifesiydi.

İnsanoğlu “Sakın dengeyi bozmayın” ilahi uyarısına riayet etmeyerek kendi elleriyle toprağı, havayı ve suyu kirletti. Maddi menfaatlere aldanarak, kendisi dışındaki varlıklara ve gelecek nesillere karşı da sorumlu olduğunu unuttu. Oysaki Allah Teâlâ, bizi şöyle uyarmıştı: “Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın…” 


DUYARSIZ KALINMAMALI

Bir toplumda maddi ve manevi tahribat gıdanın bozulmasıyla başlar. Helal haram duyarsızlığı,

insanlarda bir bilinç kirlenmesine dönüşür. Ahlaki ve insani değerler göz ardı edilince, yenilip içilenler,

üretilip tüketilenler fayda yerine zarar verir. Nihayetinde toplumsal bir yozlaşma gerçekleşir; küçücük dimağların ve gencecik yavruların fıtratı bozulur. Sevginin, saygının ve hoşgörünün tükendiği, kötülüğün, hayâsızlığın ve adaletsizliğin çoğaldığı bir ortam oluşur. Nitekim Cenâb-ı Hak, münafık

şahsiyetinden bahisle, “O, senin yanından ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli

yok etmeye çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez”(6) buyurmuştur. O halde, dünya üzerinde

huzuru ve barışı yok etmek isteyenler, ekini ve nesli ifsat etmek için çaba göstermektedir.  

Her söz ve davranışımız gibi, her lokmamızın da hayatımızda derin tesiri vardır. İnsan ne yediğine ve

ailesine, sevdiklerine ne yedirdiğine dikkat etmekle mükelleftir. Bu dünya bize, biz de birbirimize emanetiz. O halde sorumluluğumuzun farkına varalım; ölçülü ve ahlaklı bir hayatı benimseyelim. Helal kazancın, temiz üretimin, dengeli tüketimin ve sağlıklı nesillerin gayreti içinde olalım.( (Kaynak:  Din Hizmetleri Genel)

Değerli dostlar, din muamele, din nasihattir. Öyle ise her Müslüman yukarda ifade edildiği gibi sözü ve özü bir olmalı. Çevresine karşı ve sorumluklarını bilmeli. Sonra hoş görü ve emanet sahibi olmalı ki, dediğimiz gibi model olabilsin. 

Kalın sağlıcakla.