Baştan ifade edelim, kendini beğenen ekabir kimse baştan dünya sıkıntısını beline yüklemiş demektir. Belayı satın almıştır. Kendine makam ve mevki vermeyen kinse ise; Başta Allah’ın rızasını sonrada insanların muhabbetini kazanmış olur. Allah kendini beğenen gururlu ve kibirli kimseyi sevmez. Zaten insan ruhu da o tip kimseleri sürekli itici ve negatif olarak hisseder. Günah olarak bir insanın kendini beğenmesi, kendine yeter. Çevremde, tanıdık bazı dostlar, ufak bir makam verilince veya maddi durumu biraz düzelince , tepeden bakmaya başlıyor. Buna pek çok defa çevremizde rastlıyoruz. Ben bu tip insanlara daha kişilik sahibi olamamış, egoist bir tip olarak düşünüyorum. Birde sonradan görmüş veya ne oldum delisi olduğuna inanıyorum. Bilmiyor ki , insan dünyaya çıplak geldi, çıplak ta gidecek. Kefenin cebi var mı ? Buradan güzel amelinden başka bir şey götüreni gören var mı ? Hani bir kaside var; “ Gururlanma insan oğlu , ölmemeye çaren mi var. Hazan vurmuş bir gül gibi solmamaya çaren mi var. Yatıp teneşir üstüne yunmamaya çaren mi var.” İnsan nesine güvenir o da bilinmez. Bugün elinden çıktı. Yarına senedin yok. Gelecek meçhul. Eğer bulunduğun saati değerlendire biliyorsan ne mutlu sana. Servet ve malda seni gururlandırmasın. Bizim önderimiz , kılavuzumuz, Rehberimiz Allah Resulüdür: Ona dünya serveti verildiği halde hiç bir zaman gurur ve kibre kapılmamıştır. Tavazuu elden bırakmamıştır. Biliyor ki fanidir, bir gün elden çıkacak. Helal ise hesabı var. Haram ise cezası var. Demek ki hakiki kişilik sahibi olan birisi asla gururlanmaz ve insanlara tepeden bakmaz. Rabbül Alemin Kitab-ı Keriminde : “ Mal ve evlat dünya hayatının süsüdür “ Buyurur. Burada süsü ifadesi çok anlamlı bir ifadedir. Çünkü, süs daima çabuk bozulan bir şeydir. Yani fazla devam etmez. Onun için çabuk bozulan, yok olan anlamı çok anlam ifade eden bir tabirdir. Başka bir ayet-i kerimede ; “ Dünya oyun ve oyalanmadan, eğlenceden ibarettir.” Buyrulur. Dünyanın gelip geçici fani şeyleri sizi aldatmasın. Bilhassa Allah’ı anmaktan alı koymasın.Yine Kur’an-ı Kerimde mal ve servet konusu başka bir güzel ifade le şöyle anlatılır. “ Bir kayanın üstün deki toprak ve toz parçaları nasıl ki rüzgarın esmesi ile savrulup gider, sonunda kayanın üstü tertemiz olur. Dünya mal veservetinin hükmü de aynen onun gibidir.” Diye çok temelsiz ve güvensiz olduğu anlatılmaktadır. Hani güzel bir söz var ; Bir deli rüzgar gelir savurur harman gibi . Dünya alem gördü ABD yi nasıl savurduğunu . Rabül Alemin isterse tümünü bir anda yok eder. Bunlar, ibret alabilen için küçük bir uyarma dır. Zaten insan oğlu da onun gibi dünyaya çürük bir iple bağlıdır. Her zaman o ipin kopması muhtemeldir. Öyle olunca akıllı insan dünya malı için ahiretini berbat etmemesi çok önem arzetmektedir. Allah Resu’lü insanı uzun emelden uzak tutmak için ; “ Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi de ahirete çalışmak “ gerekliliğini önemle vurgulamıştır. Dünya ya dalıp uzun emel peşinde koşup ahiret ihmal edilmemelidir. Ne mutlu o kişiye ki, dünyanın fani yüzüne aldanmayıp ahiretine ciddi çalışandır. Malik’ ül mülk olan Allah’a emanet olun.