Pazar Günü öğleye doğru bir okuyucum aradı. 12 Şubat ilçesinde oturduğunu, evinin altındaki fırında çam odunu yakıldığı için rahatsız olduklarını, durumu yetkililere ve ilgililere duyurmasına rağmen önlem alınmadığını iddia etti ve bana; “ Sizde bir yazı yazsanız, ilgililer gerekeni yapsalar!” diye ricada bulundu. Kendisine, bu konuda çözümünüz nedir? Diye sorduğumda ise ; “ Mehmet Bey, siz eğitimcisiniz, bizim kültürümüzde komşuya zarar verilmez. Yani biz apartman olarak rahatsız oluyoruz, gereken tedbirler alınsın istiyoruz, mesela çam odunu yerine meşe yakabilirler, doğal gaza geçebilirler, ne bileyim vardır bir çözümü…” dedi. Telefonu kapattım o günden bu yana ilgili insanlarla konuşuyorum, bilgi topluyorum, ne yapılabilirim araştırıyorum. Dostlardan biri, “ Komşuya zarar şerdir! Vatandaş haklı, fırıncı her kimse, apartmanda yaşayanlara zarar vermemeli. Ancak burada fırıncılarında hakkını korumamız gerekiyor. Peki öyleyse bu sorun nasıl çözülebilir?
BİRBİRİMİZİN KÜLÜNE MUHTACIZ Atalar, komşu komşunun külüne muhtaç diyerek, bu konunun komşuluk hukuku içinde çözülmesi gerektiğine işaret ederler. Efendimiz(sav) komşuluk ile ilgili haklarımızı anlatırken o kadar önemli şeylerden bahsetmiş ki, dinleyenler neredeyse komşuyu komşuya mirascı yapacağını zannettik demişler. Peki kanunlar ne diyor? “Madde:737-
Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır. Bu kanun maddesinin devamında ise; “ c)
Aşırı duman, kurum,toz, kötü koku ve zararlı kimyasalların ulaştığı yere kadar yöredeki her taşınmaz “komşu” olarak yasanın tanıdığı haklardan yararlanabilir. İster kent içi yerleşim yerlerinde olsun, ister kırsal kesimde ve tarım alanlarında olsun, çevre zararlarının ulaştığı yere kadar etkilenen tüm taşınmaz sakinleri komşuluk haklarından yararlanabilirler. Şu örnekler “komşu” kavramının yayılma alanının nerelere kadar uzanabileceğini göstermektedir:
Örneğin, bir fabrikanın bacasından çıkan duman ve zehirli gazların insan sağlığına zarar verdiği, bahçelere dikilmiş ağaç ve çiçeklerin kuruyup solmalarına neden olduğu, dayanılmaz derecede fena kokular çıkardığı ileri sürülerek zararın giderilmesi ve önlem alınması istenmişse, davacının yakın ya da uzak komşu olduğuna bakılmayıp, duman ve gazlardan ne derece etkilendiği araştırılacaktır. Kendim hukukçu değilim, internete girdim( : Çelik Ahmet Çelik //tazminathukuku.com) böyle bir maddeye rastladım, halen yürürlükte mi değil mi, bilmiyorum. Bildiğim bir şey var bu ülkede kimsenin bir diğerine zarar vermi hakkı yoktur.
Demek ki kanunlar bu durumda vatandaşı koruyor. Ancak şunu da yazmak zorundayım, taş fırınlar bizim kültürümüzde vardır. Fırıncı orada bir ekmek yiyor, çevresine zarar vermemek kaydı ile bu meslek gurubu da korunmalı, yardımcı olunmalı. Konuşulmalı, mesele bacaya bir filitre taktırılmalı. Bu konuya şunun için girdim, komşularımızın haklarına riayet etmemiz gerek. Aynı apartmanda yaşıyoruz ve birbirimize korumalı, yardımcı olmalıyız. Fırıncılar olmasa ekmeğimizi kim yapar? Bunun karşılığı komşular olmasa yaptığımız ekmeği kim alır? Sorularının cevabını doğru verip, karşılıklı zarardan kaçınmalıyız. Hadi kalın sağlıcakla.