''İnsan beynindeki 10 milyar sinir hücresinin birbiriyle bağlantılarını gördükten sonra iman etmekten başka çare göremiyorum.'' Prof. Dr. Abdüsselâm (Nobel armağanı alan ilk Müslüman ilim adamı,Fizik Bilgini)

Tefekkür ettiğimizde ya da dikkatli bir şekilde çevremizi incelediğimizde, “Her şeyin O’nu(cc)anlattığını görürüz. Ancak bazıları görmüyor iş de böyle olunca da kör gibi bir yaşam sürüyorlar!” Annem rahmetli böyleleri için ‘bakar kör’ derdi de çocukluğumuzda anlamazdık.

Hani Kur’an onlar için diyor ya: “Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar!” Olur mu öyle demeyin. İsterseniz yine Mevlana’ya kulak verelim.

“Alemde her hünerin fikirle kaim olduğunu. Evlerin, köşklerin, şehirlerin, dağların, sahraların, nehirlerin hep ondan meydana geldiğini. Denizdeki balığın denizin vücuduyla yaşadığı gibi, yerin de denizin de güneşin de göğün de fikirle diri bulunduğunu madem ki görmektesin. (Araya gireyim, semadaki milyonlarca yıldızın boşta yıllardır düzenli bir şekilde dönmesini tefekkür edelim isterseniz.)

Eğer görmediysen muhteşem kudreti, biz de sorarız. “Neden kör gibisin? Neden ahmaklık edersin? Neden sence ten Süleyman gibi oluyor da fikir karınca gibi?

GÖK GÖRÜLTÜSÜNDEN NEDEN KORKARSIN YA

Devam ediyor Mevlâna hazretleri soruyor ve ardından da şu cevabı veriyor bu tipler için: “Çünkü suretten ibaretsin, akıldan nasibin yok. İnsan huylu değilsin de ondan. 

Bilgisizlikten gölgeyi adam görüyorsun da insan o yüzden sence bir oyuncaktan ibaret, değersiz bir şey.

O fikir, o hayal örtüsüz bir surette kol kanat açıncaya kadar dur. O zaman dağları yumuşak pamuk gibi görürsün, bir de bakarsın ki bu soğuk-sıcak yeryüzü yok olmuş. O zaman da ezeli ve ebedi hayata ve muhabbete sahip olan Allah’tan başka ne göğü görürsün ne yıldızları!”

Değerli dostlar büyük ilim, fikir ve tefekkür insanı, bu misaliyle bizlere yüce Allah’ın gücünü, kuvvetini, şefkatini, merhametini anlatır, sonra da çevremizde neye dikkatli bakarsak bakalım, onun sanatını göreceğimizi söyler. Yeter ki, biraz tefekkür edelim.

KAİNAT KİTABINA BAKSANA

Tefekkür penceresiyle dikkatli nazarların ilgisini çekecek şekilde yaratılan 'Kainat Kitabı'ndaki sanatlı ve hikmetli yaratılış, keşfedilmeye devam ediyor.

Her yeni gelişmede olduğu gibi beyinle ilgili yeni keşfedilen bu özellik de nazarları; eserden eser sahibi olana, Sanatla ve Hikmetle yaratan Cenab-ı Hakk'a çevirerek bütün insanları tefekküre sevk ediyor.

Bediüzzaman Said Nursi'nin 'Kainata değişmem dediği' değerli talebeleri, merhum Zübeyir Gündüzalp'in ''Okumak okumak, yine okumak. Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak veya kitab-ı kebir-i kâinat (büyük kâinat kitabını) okumak.'' şeklindeki veciz ifadeleri, hakikate ulaştıracak okumaların, tefekkürlerin önem derecesine vurgu yapmaktadır.

Değerli dostlar, sadece yatarken tefekkür etseniz yeter. Yaş ağaçtan çıkan alevi düşünün. Hava da ve denizde yaşayan canlıları düşünün. Yediğiniz meyveleri kesip, bakın. İçinde bizim için donatılmış vitamin ve mineralleri düşünün.

Yani geldiğimiz gibi gitmeyelim ve Rabbimizin büyüklüğünü düşünerek, ona kulluk etme yolunda gayret gösterelim.

Bu köşede gereksiz dünyevi konulardan da bahsettiğimiz oluyor, keşke olmasa ama oluyor işte, oysa onun yerine ölümsüz dünyayı tefekkür edip. “Allah’ın(cc) cemalini görme adına adımlar atalım istiyorum…

Bakınız o zaman dünya ne kadar da yaşanabilir olacak.

Mutluluğu yakalayacaksınız.

Öyleyse açın gönül gözünüzü ve kâinata dikkatlice bakın, inanın O’nu net ve berrak olarak göreceksiniz…

Kalın sağlıcakla.