Eğer takip ettiğimiz yol bizi gerçek anlamda Kur’an ve sünnete götürmüyorsa o yol hatalıdır ve sonu uçurumdur. Kur’an-ı ilk tefsir eden Allah Resulüdür. Onu çizgisinden sapan, Kur’an dan da sapmış olur. Eğer o Kur’an-ı açıklamamış olsaydı ; bizim onu anlamamız mümkün olmayacaktı. Bazı kendini bilmez sözde ilim adamları, hadis-i şeriflere dil uzatacak kadar ileri giderek, sanki bu zamana kadar tam açıklanamamışta, güya kendileri daha bariz bir şekilde açıklık getiriyorlarmış. Bu sözde haddini aşan ve sözde ilim adamları, bana göre, dine fitne sokmaktan başka hiç bir olumlu katkıları yoktur. Bunların amaçları, bence, bilerek ve kasıtlı olarak , toplumu kamplara bölmeye çalışmak ve halkı yanlış yollara sevketmekir. Örneğin biri var ki; etrafına topladığı yarı üryan kadınlarla , güya , ilim adamı geçinerek, dini yorumlaması, dinden bahsetmesi, hangi dine hizmet ediyor acaba? İslam da böyle biz hizmet yöntemi ve kuralı yoktur. Bu olsa olsa, kendi yaşantısına göre bir din uydurmuş, onun yansımasından başka bir kıymet-i harbiyesi de yoktur. Bunu takip edenlerde yanlış bir yoldadırlar, ayık olmalarını tavsiye ederim. Günümüzde bunun gibi , halkın dini konularını istismar ederek , toplumun kılcal damarlarına dokunarak hem maddi gelir sağlamak, hem de halkı yanlış yollara sevk etmeye çalışıyorlar. Biliyorlar ki, bu halk dini konularda çok hassasdır, o çizgiden giderek, Kur’an’a hizmet diyerek, sünnet diyerek, halkın dini inançlarını istismar ederek rant sağlamaya çalışıyorlar. Çeşitli, dini isimlerle, vakıflar ve dernekler kurarak , halk üzerinden maddi çıkar sağlamaya devam ediyorlar. Sıkılmadan bir de çıkıp, saç sakal bırakarak, halka vaz ‘u nasihat yapıyorlar. İsimlerini tadat etmek, saymak istemiyorum. Bunu halkın anlayışına havale ediyorum. Sırf Allah için, sünnet için sakal bırakanlara saygımız sonsuzdur. Ama, bu gün çok sahte sakallılar türemiştir, onları ayrı bir kefeye koymak lazımdır. sakalın modası olmaz. Ya sünnettir, o samimi olanların başımızın üzerindedir. Yahut ta körü körüne taklitçiliktir. Bunu yapmakta en azından sünnete saygısızlık ve istismardır. Netice olarak; eğer takip edilen yol bizi Kur’ana ve sünnete götürmüyorsa o yol hatalıdır, çıkmaz sokaktır. Takip edilen yol bizi, Hz. Ebu Bekir’e, Hz. Ömer’e, Hz. Osman’a, Hz. Aliye götürmüyorsa o yol hatarlıdır, hatalıdır, yanlıştır. Bizi ; Mevlana’ya , Yunu’sa , Hacı Bektaş’ı veliye iletmeyen yol yanlıştır. Eğer o yol, İmam-ı Rabbaniye, Abdül kadir Geylani ye uğramadan gidi yorsa eksiktir, yanlıştır. Eğer takip edilen Kur’an ve sünnet yolu bizi İmam-ı Gazali ye ve Asrın alimi olan Bediüzzama’na uğratmıyorsa, hatırlatmıyorsa, yine o yolda bir eksiklik vardır. Çünkü ; bu Allah dostları itti had-ı İslam için mücadele etmişlerdir. İslam’ın neşvü nema bulması için mücadele etmişlerdir. Bunlarda ayrı gayrı yoktur. İslam’ın bu bariz kandilleri ortada iken, zamanın kendini bilmez, madde perest sözde ilim adamlarını mı örnek alacağız ? İşte o zaman yol çoğalır, fikir dağılır, insanlar bunalır ve bölünür, önüne gelen bu toplumu yanlış yollar da kullanmaya devam ederler. Bu ülkenin diyanet işleri başkanlığı vardır, ona uygun olmayanlara uymamak elzemdir. Allah için gayret eden samimi ilahiyatçılara sözümüz yoktur. Bizim milletimiz ferasetlidir, ibadeti olmasa da inaçlıdır. Dinine, vatanına ve bayrağına sadıktır. Bu iletişim çağında, bilginin kolay elde edildiği bir çağda, inşallah bundan böyle araştırmadan, bilgi sahibi olmadan, kimseye meydan boş bırakılmayacaktır. “Ahir zamanda insanların ekserisinin yanlış yollara süluk etmelerinin sebebinin takip ettikleri imamlarının yüzünden “ olduğunu unutmayalım. Körü körüne yola devam etmek yoktur. Kılavuzumuzu sağlam seçmek zorundayız. Özelliklede siyasi inat uğruna bu ülkeye yazık etmeyelim. Bizim bizden başka dostumuz yoktur, bunu iyi belleyip, aklımızın cebine sıkıca koyalım. Rabbül Alemin bizlere birlik ve beraberlik şuuru ihsan eylesin. Kur’an ve Sünneti Seniyyeden bizleri uzak tutmasın. Kainat’ın Sahip ve Yaratıcına emanet olun.