Ümmi bir ailenin çocuğu olarak, Kur’an ile ancak 38 yaşında tanıştım. Uzun yıllar doğru okumak ve anlamak için uğraştım, sonrasında 8 defa mealini, iki defa da tefsirini okuma şerefine erdim. İlk defa aktardığımda, hiçbir şey bilmediğimi ya da daha önceki öğrendiklerimin dünyevi değerler ifade ettiğini gördüm. Çok şükür, yine tefsire başladım. Hud Suresine geldik, bu surede geçmiş milletlerin peygamberleriyle arasında geçen hadiseleri anlatıyor. Tarih sahnesinde sadece isimleri kalmış bu milletlerin hikayelerini okuduğumda, yeniden irkildim, çünkü ciddi tehditler vardı. Bunun için, bugün o ayetlerden birinin meal ve tefsirini siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim. İşte onlardan birisi; “Andolsun, biz Mûsâ'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) vermiştik de onun hakkında ayrılığa düşülmüştü. Eğer daha önce Rabbinin bir sözü geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Onlar da (müşrikler de) o Kur'an hakkında derin bir şüphe içindedirler. Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. ﴾Hud/110-111﴿
MUSA YA DA FİRAVUNDAN YANA OLMAK Bu iki ayetin tefsiri şu şekilde; “Daha önce Hz. Mûsâ’nın Firavun ve adamlarına mûcizelerle gönderildiği bildirilmişti (âyet 96-97). Mûsâ Firavun’a karşı verdiği tevhid mücadelesinden sonra İsrâiloğulları’nı Mısır’dan çıkarıp Sînâ yarımadasındaki Tîh çölüne getirmeyi başardı. Burada Sînâ dağında kendisine Tevrat adındaki ilâhî kitap vah yedildi. İşte âyette Mûsâ’ya verildiği bildirilen kitap budur. Ancak
Hz. Mûsâ’nın ümmeti onun Firavun’a karşı verdiği mücadeleyi ve gösterdiği mûcizeleri bilmelerine rağmen bu kutsal kitabı anlama ve uygulama hakkında ihtilâfa düştüler. Kitabın bazı hükümlerini gizleyenler, onu istedikleri yönde yorumlayanlar, kendi fikirlerini kutsal kitabın içine katarak bunun Allah tarafından gönderilmiş olduğunu ileri sürenler oldu (İbn Âşûr, XII, 169-170). “Daha önce verilmiş söz”den maksat, Allah’ın, kitap hakkında ihtilâfa düşenleri hemen cezalandırmayıp belirlenen zaman gelinceye kadar bekleyeceğine (Taberî, XII, 123) veya kıyamet gününe kadar onlara mühlet vereceğine dair sözüdür (Şevkânî, II, 600). Bir başka görüşe göre “Allah’ın, peygamber gönderip hak din ile ilgili deliller göstermedikçe ve bunlar üzerinde düşünme imkânı vermedikçe kişiyi cezalandırmayacağına dair ezelî sözü”dür (İbn Kesîr, IV, 282)
ALLAH ÇOK SABIRLIDIR İşte yüce Allah’ın önceden böyle bir sözü geçmemiş olsaydı suçluları hemen cezalandırır ve işlerini bitirirdi. Fakat O’nun isimlerinden biri de “çok sabırlı” anlamına gelen sabûrdur; acele etmez, ezelde takdir edilmiş olan zamanın gelmesini bekler, zamanı geldiğinde dilerse şiddetle cezalandırır ve suçluların işini bitirir (krş. Tâhâ 20/129). âyette kitap hakkında derin bir şüphe içinde oldukları bildirilenlerin Kur’an hakkında şüphe eden müşrikler olduğunu söyleyenler varsa da, âyetin bağlamı dikkate alındığında bunların Tevrat hakkında şüphe eden İsrâiloğulları yani Hz. Mûsâ’nın kavmi olduğu anlaşılır(krş. Şûrâ 42/14). Âhirette kimin haklı kimin haksız olduğu ortaya çıkacak ve AllahTeâlâ bunların her birinin yaptıklarının karşılığını verecektir. Âyet metninde geçen istikamet kavramı Kur’an’da “bütüncü, devamlı ve tutarlı dindarlık, dinî hayat” mânasını ifade etmektedir. Âyette İslâm’ın esasını teşkil eden iki ilke yer almaktadır: Emrolunduğu gibi dosdoğru yaşamak ve haddi aşmamak, yani Allah’ın belirlediği sınırların dışına çıkmamak gerekiyor(: Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir/Hayreddin Karaman,İbrahim Kafi Dönmez, Mustafa Çağrıcı, Sadrettin Gümüş) Ayetin tefsiri devam edip gidiyor. Biz bu ayeti tefekkür ettiğimizde, küfür ile tevhid davasının insanlığın var olduğundan bu yana devam ettiğini. Kimi ümmetlerin peygamberlerine ve kitaplarına karşı geldiklerini. Allah’ın(cc) ceza vermede sabırlı olduğunu, geçmiş ümmetlerin hayatından ders çıkarmamız gerektiğini ve Kur’anı öğrenip, öğrendiklerimizle yaşayıp, dost doğru olmamız gerektiği sonucu çıkartabiliriz. İnşallah Ramazan ayı boyunca, tefsir derslerini devam edip, günümüze bakan yönü ile değerlendirmeye çalışacağız. Hadi kalın sağlıcakla.