La ilahe illallah lafzı’ nın sürekli ve her daim tekrar edilmesinde ki önemli olan sırlar. Kısaca şöyle izah etmeye çalışalım. İnkar ve tastikten ibaret olan bu iki bileşim korkuları bertaraf ve insanı tecrübe etmeyi temsil eder. Bu cümle Allah’a bir intisaptır, bağlılıktır. Kime dayandığını, gücü kimden aldığını, kim adına hareket ettiğini bilmek ve bildirmektir. İnsan ‘ La ilahe ‘ deyince, Dünyada kendisine put olarak kabul etmiş olduğu ( çok sevip tapındığı) tüm varlıklardan: Bunlar; mal olur , evlat olur, eş olur, iş olur vs… hepsini elinin tersi ile itip, başka tapacak bir varlık yoktur. ‘ İllallah’; yani bir tek Allah vardır, diyerek tastik makamına çıkmış ve diğer bütün tapınacak şeyleri ayağının altına almış olur. Dünya da insanın doğru karar vermesini engelleyen, iradesini kullanmasına mani olan her şey bir nevi puttur. Bu noktadan bakıldığında sevgilerimiz, korkularımız, çıkarlarımız, duygusal bağlantılarımız hep birer, puttur ki , bizi doğru ve eşyanın tabiatına uygun karar vermekten alı koyar. Bu da kendi kabiliyetimizi geliştirmede büyük bir engel taşır. İnsanın hürriyetini kısıtlar. Hürriyet , İnsanın kendini geliştirme yönünde olmazsa olmazlarındandır. O yüzden Allah’a gerçek kul olan, mahlukata kulluk etmekten kurtulur ve gerçek hürriyetine kavuşur. İşte insan ‘hiç bir ilah yok’ dediği zaman, şunu demek ister. “ Ben kendimi ispat etmek ve kendimi geliştirmek, bana verilen yetenekleri yerinde kullanmakla mükellefim der. “ La ilahe “ ( hiç bir ilah yoktur) demek, hiç bir korku, açlık, yokluk, menfaat, musibet, baskı yok tur ki, beni kendine boyun eğmeye mecbur kılsın. Allah’ tam teslimiyet bunların hepsini siler atar. Sadece Allah’a kul olur. Bunun akabinde, “ illallah” der. Bilir ki, bunların karşısında, beni destekleyen, benimle beraber olan, her şeye gücü yeten, olmazları olduran Allah vardır der. Böylece bütün kaygılarını atar. İşte bunun manasını kavrayıp , her gün defalarca tekrara eden insanın aldığı manevi telkinin ne kadar önemli olduğunu düşünün? Ne müthiş bir manevi destek edindiğine bakın? Gerçekte bu manevi gücü edinen bir kişinin yenilmesi mümkün değildir. Kur’an’ın “ tam inanan bir kişi, inanmamış iki yüz kişiye denktir” ayeti ‘ nin manasına bir de bu açıdan bakmak lazımdır. Şimdi belki insan diye bilir. Her gün bunları binlerce kez tekrar ediyoruz ama başarısızız ve mutsuzuz. Biz tam teslimiyetle sarıldığımız zaman üstünden gelinemeyecek bir sorun yoktur. Bunları başaracak tüm kabiliyetler insanda mevcuttur. Yerinde ve zamanında kullanmasını bilmektir önemli olan. Allah hiç bir varlığı kendi kabiliyet ve yeteneklerinin güç yetiremeyeceği sınava tabi tutmaz. Kaldıramıyacağı yükü yüklemez. “ Teklifi mala yutak yoktur” Gücü nisbetinde yük yüklemiştir. Verilen yeteneklerini yerinde kullanmasını bilmektir önemli olan. İnsan tüm bunların arkasına ruhun da gücünü katarsa, onunda desteğini alırsa, artık onun başaramayacağı bir zorluk yoktur. Dünyayı sapan taşı gibi evirip çeviren, gece ve gündüzü olduran, güneşi sema tavanına lamba yapan bir güce dayanan insanın gam çekmesi düşünülemez. Yeter ki kime intisap ettiğimizin farkında olalım. Kainat’ın sahip ve yaratıcısına emanet olun.