Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; “Bütün dünyevî zevkleri bıçak gibi keseni çokça hatırlayın!” (Tirmizî, Zühd, 4; Nesâî, Cenâiz, 3) buyurur. Nedir o zevkleri bıçak gibi kesen? Ölüm… Ölüm gelince, hiçbir dünyevî arzu kalmaz. Ne yiyeyim, ne içeyim, ne giyineyim, ne alayım, ne satayım… Hepsi biter. Ölüm hak… Yani herkes er veya geç ölecek. Ölüm bir son değil, Bir geçit. Sonu mahşere çıkan bir kapı. O gün iyiler ve kötüler yani cennetlikler ve cehennemlikler ayrılacaklar ve hiç bir kimse birbirini tanımayacak ve hiçbirinin birbirine bir faydası dokunmayacak. Siz o güne hazırmısınız, tarafınızı seçtiniz mi? Hangi taraftasınız? O gün için hazırmıyız bunu hiç düşündünüz mü? Bence şimdi şuan biraz düşünün o gün gelince hangi tarafta olursunuz, eğer doğru tarafta olamayacağınızı düşünüyorsanız bence kendinize bir çeki düzen vermelisiniz. Çünkü o gün geldiğinde artık geri dönüş olmayacak. Siz siz olun o güne çok iyi hazırlanın. Allah’ın azabı çok çetin olacaktır. O herkese yaptıklarının karşılığını en ince ayrıntısına kadar verecektir. Belkide iyi taraftasınızdır yaptığınız bir iyilik size cenneti kazandırmıştır o gün sizde sevinenlerden olursunuz (inşallah diyelim devam edelim) durun durun hemen sevinmeyin ya tam tersi olursa!!! Eğrisi doğrusu bu okuduklarınız size o günü biraz hatırlatsın ve o güne İnşallah hazır olanlardan olursunuz. Mahşerde insan küçük-büyük her yaptığından hesaba çekilecek. Paranı nasıl kazandın? Nereye harcadın? Ömrünü nasıl geçirdin? Zamanını nasıl, nerede tükettin? diye sorulacak. Bunları duymayanımız, bilmeyenimiz yoktur. Biliyoruz da; ne kadar ciddîye alıyoruz, ne kadar titiz davranıyoruz? Maalesef cevap birçoğumuz için menfî… Ölüm gerçekten var; gözümüzle görüyoruz ama şeytan ve nefis bizi; ‘Senin için daha zaman çok; istediğin gibi aşkla, şevkle yaşa! Gününü gün et! Dünyaya bir daha mı geleceksin? Sonra tövbe edersin. Allah affeder, affı çoktur…’ diyerek günah bataklığının içine itmekte. Günah bataklığına düşersen çıkmak çok zor, tevbe fırsatı da geçtikten sonra pişmanlıklar asla fayda vermez. Bu sebeple, günah bataklığına hiç düşmemeye bakmalı… Nasıl olsa tevbe edersin diyen şeytana asla kulak vermemeli… Bu sebeple dînimiz, günahlara hiç yaklaşmamayı emreder. Meselâ büyük günahlardan olan zinâ için;‘Yapmayın!’ demez. ‘Zinâya yaklaşmayın!’ der. Çünkü zinâya meyilli olan, etrafında gezen biri; er geç zinâ çukuruna düşecek demektir. Rezil içki, kumar meclislerinde düşüp kalkıp; ‘Ben beraber oturuyorum ama içki içmiyorum, kumar oynamıyorum; günahkâr kişilerle arkadaşlık ediyorum ama günah işlemiyorum.’ demek; kömür hamallığı yapıp da; ‘Üstüm, başım temiz!’ demeye benzer. Onun için arkadaşlarımızı iyi seçeceğiz. Biz onu doğru yola çekemiyorsak, ondan uzaklaşacağız. Âhirette kimin yanında olmak istiyorsak, onlarla arkadaş olacağız. Hatır için, istenmeyen kötü yollara girmeyecek; İslâmî yaşantıdan taviz vermeyeceğiz. Hulâsa ölümü unutmayacağız. Ölümden korkmak tek başına fayda vermez. Ölüme kendimizi hazırlayarak, her an ölüm meleği gelecekmiş gibi hazır olacağız. Allâh’ı unutmayacağız. Zikrini dilimizden düşürmeyeceğiz. İbâdetlerimizi aksatmayacak, kul hakkına dikkat edecek, muamelelerimizi düzgün yapacağız. Herkesle iyi geçinip, kötü ahlâklı olmayacağız. Her gece; ‘Bugün Allah rızası için ne yaptın?’ diyerek kendimizi hesaba çekeceğiz. Malın mülkün ile alâkan, daha dünyada iken, son nefesi vermen ile kesiliveriyor. Hepsi yalan oluyor. Makam-mevkî gelip geçici… Mevlâ’m mahşer günü hesabını kolay, rahat verenlerden eylesin. Âmîn…