Allah’a şükür, yeniden kutsal topraklardayız.Efendimizin(sav) yurduna geldik. Onun, gül kokusuna hasret kalanların koştuğuMedine’deyiz artık. Putların yıkıldığı, insanlığın yeniden Hakkı özgürcesavunduğu, huzura kavuştuğu Medine’deyiz. Ranzasındayız Âlemlerin Efendisininne mutlu bizlere! Allah’ım herkese nasip etsin…
Evet, Mekke deyince nedence, Fahrettin Paşa aklımageliyor. Hani şu densizin sözlerini unutamıyorum.
Biliyorsunuz, yaklaşık iki hafta önce Murat Bardakçı’nınkaleminden, Paşa’nın M. Kemal’e yazdığı mektup yayınlanmıştı. Cumhurbaşkanlığı arşivindeki mektup yazıldığısırada Paşa Kabil Sefiri, yani Ankara’nın temsilcisiydi. Kendisi o tarihteAfganistan’dadır. 30 Ağustos’ta yaşananzaferin haberini oldukça geç öğrenmiş ve öğrenmesinden hemen sonra da MustafaKemal Paşa’ya hissiyatını ifade eden bir tebrik mektubu yazmıştır.
Son dönemde gündeme geldiği üzere Medine Müdafii’ninTürkiye’den ayrılması sırasında da bazı anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Fahreddin Paşabüyük zafer öncesinde Yenigün Gazetesi’nde savaş hakkında birkaç makaleyayınlamış, bazı konularda hatâ yapıldığını yazmış ve yazdıkları başta MustafaKemal Paşa olmak üzere Ankara’yı hiddetlendirmiştir.
OSMANCIĞI KURTARDINIZ
Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde 01016945-78 numarada muhafazaedilen mektubunun tam metni )
“Pek muhterem paşa hazretleri,
Yalnız vatan-ı mübareki ve âtî-i millîmizi (millîgeleceğimizi) değil, onlarla beraber âlem-i İslâm’ın da ümid ve istikbalinikurtaran muzafferiyet-i uzmânızı (büyük zaferinizi) ellerinizi ve gözleriniziöperek kutlularım.
Güzel İzmir’imizi kurtardınız, Osmancığın mukaddesharîmini temizlediniz, Türk izzet-i nefsine vurulmak istenen yüzkarasınıAkdeniz’le pakladınız!
Hiçbir tâbirin edâ edemeyeceği kadar büyük olanzaferinizle Cenâb-ı Hakk’ı kulluğumuzdan razı ve Cenâb-ı Mustafa’nın rûhunuhoşnut kıldınız!
Hepimize kan kusturan mütarekenin o firavun devrini,himemât-ı celîlenizle (kıymetli himmetlerinizle) bugün bir ruya gibihatırlıyoruz. O elîm kâbusu, elhak, Hazret-i Yusuf’tan daha muvaffakiyetletebsîr (izah) eylediniz! Azîz olunuz!
Hilâlin husûfetini (ay tutulmasını) rasad edenler, şimdigöz kamaştıran bir tulûa (güneşin doğuşuna) şahid oluyorlar. Bir milletin vebir ümmetin şükran ve mahmideti (övmesi) ile yüzyüze bulunduğunuz şu sıradasize hodgâmâne (bencilce) kendimden bahsedeceğim için beni bağışlayınız!
Paşa hazretleri, benim kocamış ömrümü tazelediniz! Sağolunuz!
Hayatımda hiçbir zaman kendimi bu kadar bahtiyarhissetmemişimdir ve etmeyeceğimdir.
Kalbim, saadetin bu derecesine tahammül edemeyecek kadarnâçizdir.
İlk beşâret haberi (müjde) geldiği zaman yüreğimin nasılçarptığını ve altın ordunuza iltihak etmek (katılmak) ister gibi göğsümü nasılzorladığını Allah bilir….
Mektubun sonu ise şöyle tamamlanmış:
Maamafih bu kadar uzaktan bile askerliğinizin ayak sesinialıyor ve altın ordunuza mensubiyetle iftihar ediyorum. Onun eski formasınıüzerimde şahane bir hil’at (kaftan) gibi taşıyorum. Minnet ve mahmidetlerimizinyetişemeyeceği kadar yüce himmet ve mazhariyetlerinizden dolayı mübarekellerinizi ve gözlerinizi öperek sizi tekrar tekrar tebrik ve tebcîl eylerim.
Filvaki, tehniyelerim (tebriklerim) gecikmiş olabilir.Fakat ne beis var. Biz daha bayramın içindeyiz ve bu ıyd-i ekber (büyük bayram)öteki bayramlar gibi fâni ve kısa ömürlü değildir. Bizden sonra daha pek çoknesiller onun şeker ve şerbetini ter ü taze bulacaklardır Paşa hazretleri. 21Teşrinevvel 338 (21 Ekim 1922). Hürmetkârınız Kâbil Sefiri Fahreddin)
İşte bizde bu mübarek topraklarda, onun muhteşem MedineSavunmasını yeniden andık, dualer ettik, tüm Kahramanmaraşlılar hatim okudular, önce Efendimiz’in ruhuna, sonra sahabeye ve Uhud şehitlerine, ardındanda ecdadımızın ruhlarına bağışladık.
Kalın sağlıcakla.