Vatan savunması sadece devletin görevi değildir. İşadamları, gazeteciler, siyasetçiler, kanaat önderleri öne çıkmalı, inisiyatif almalı. Herkes ama herkes bu vatanın sakini olma yanında, sahibi olma şuuru ile hareket etmeli. Çünkü vatan hepimizin ve gemi batarsa bundan hepimiz zarar göreceğiz, hemen yanıbaşımızdaki Suriye ve Irak orta da iken artık çocuklarımıza farkındalık eğitimi verme zamanı. Başta yazdım vatan savunması sadece devletin görevi değil, her fert bir güvenlik görevlisi, bir asker, bir istihbarat örgütü mensubu gibi inisiyatif almalı. Düşmanlarımızı tanımalı ve kendini olası bir savaşa karşı hazır kılmalı ki zaten şu anda AB, ABD ve Siyonizm ile gizli savaş halindeyiz. Darbe girişimi sonrası nöbet tuttuk, orada küçük çocuklarımızın ellerinde bayraklarla dolaşması, marşlar söylemesini çok önemsemiştim.
Çünkü o duruşları, gelecekte ruh dünyalarında vatan sevgisinin nakış nakış işlenmesine neden oluyordu. Şu anda mesele vatan, bunun için partimizi, cemaatimizi, ırkımızı, mezhebimizi bir tarafa bırakıp kardeş olmak zamanıdır. Allah(cc) ne buyuruyur? (ÂLİ İMRÂN-139)Sakın yılmayın, üzüntüye kapılmayın, eğer iman ediyorsanız mutlaka üstün gelirsiniz! NET ŞEBEKELERİ BİRLİKTE Üst aklı tanımlarken, ahtapota benzetmiş PKK ve FETÖ’nün bu canavarın kollarından biri olduğunu ve birlikte çalıştıklarını ifade etmiştim. Onların daha niice kolları var. Dikkat etmek gerek!“Örgüt daha dün zincirinden boşalmış bir köpek gibi doğu illerinde saldırıya geçti. PKK'nın tüm gücünü tüketmesinin ardından bölgedeki bir başka terör örgütü olan DAEŞ'in devreye girmesi de şaşırtıcı olmayacaktır. Peki hedeflenen ne? Bu sorunun yanıtı açık.
Ülkece karşı karşıya olduğumuz tehdit, darbe girişimi ya da terörün ötesinde, Türkiye'nin tıpkı Suriye gibi "hurda bir devlet" haline getirilmesi tehlikesidir. Ve bu, 2013'te startı verilen, "Türkiye'yi yönetilmez hale getirme" hedefinin bir üst aşamasıdır. FETÖ, PKK, DAEŞ gibi terör örgütlerinin dört koldan saldırdığı ülkede iç savaş çıkartılacak, ekonomi çökertilecek ve tüm savunma mekanizmaları etkisizleştirilen Türkiye bölge politikalarına etkimekten uzak bir "yaşayan cenazeye" çevrilecektir. Böylece Kuzey Irak ve Suriye'de, enerji nakil hatlarını kontrol altında tutacak kukla bir PKK-PYD devleti tereyağından kıl çeker gibi hayata geçirilebilecektir. Evet, zaman zaman basit bulup küçümsediğimiz bu hedef artık kimsenin reddedemeyeceği kadar net belirdi.
Şu saatten sonra, ülkedeki meşru siyasi iktidarın ve devlet aygıtının bu büyük küresel plan karşısında güçsüz düşmesine yol açacak her türlü adım ve söylem, düşmanın hanesine artı olarak kaydedilecektir.” Melih Altınok bu tespiti yaparken, artık yeni nöbet yerlerimiz doğu illeri olmalı diye de yazısının sonunu ek yapmış. DUA VE BİRLİK ZAMANI Derin güçlerin oyunu belli, böl-parçala ve yut. Dikkat edin karşımıza erkekçe geçip açıktan savaş veremiyorlar. Bunun yerine maşalarını kullanıyorlar. Sivil İşgal Güçleri başlığıyla yaklaşık bir yıl önce üç köşe yazısı kaleme almış düşman bazen medya, bazen sermaye sahiplerini, bazen sivil toplum örgütü, bazen de hiç beklemediğimiz şekilde ki kılıklara girebilir demiştim. Şu anda sesi çıkmayan uzun yılanlar var, bunlara da dikkat etmek gerek. Tabi
Adamlar yüz yıllık hesaplar yapıyorlar. İşte bizim milletimizinde yüz yıllık savunma ve hücum planları olmalı. Derin güçlere karşı derin stratejiler yapabilmeliyiz… Şimdi bu günler birlik olma zamanı diye yazıyoruz aynı zamanda dua zamanıdır. Çünkü Allah ancak inananlara yardım eder. Sonuç Türk-Kürt-Alevi-Sünni, A ve B Partililer birlikte el ele verip, PKK’ya karşı mitingler yapmalı ve milli ruh diri tutulmalıdır. Bizi içerden bölemeyeceğini anlayan üst akıl ise pes etmek zorunda kalacaktır. Kalın sağlıcakla.