İhanet iyi başlar, ama sonunda kendine ihanet eder. Liuy 1877 senesinde Sultan II. Abdülhamid Han henüz tahta çıkmıştı. Onu Padişahlığa getirenler, Meşrutiyeti ilan edip, Meclisi Mebusan'ı açmasını şart koşmuşlardı. Seçimler yapıldı ve ilk meclis açıldı. Fakat milletvekillerinin yarıdan fazlası Rum, Ermeni, Arnavut, Arap, Bulgar ve Acem gibi Türk olmayanlardandı. Meclisi Mebusa'nın açılış konuşmasını yapmak üzere Padişah kürsüye gelir. Bu sırada onun konuşmasına verilecek cevap hazırlanmaktadır. Şam milletvekili Nevfel Efendi, Erzurum milletvekili Ermeni Hamazap Efendi ile İstanbul Rum milletvekili Vasilaki Efendi ortak bir Anayasa değişikliği teklifi verirler. Önergede şöyle denmektedir: "Osmanlı Devletinin resmi dilinin Türkçe olduğunu belirleyen madde değiştirilmeli ve Türkçe ile birlikte her bölgede konuşulan mahalli diller de (Rumca, Ermenice, Arapça, Kürtçe, Bulgarca gibi) resmi dil olarak kabul edilmelidir." Meclis Başkanı AhmedVefik Paşa'dır. Kürsüden, daha o zaman devletin içine düşürülmek istendiği bu bölücülük karanlığı ortasına bir yıldırım gibi düşer ve kükrer: "Bu ne vicdansızlık ve ne vefasızlıktır! Sizler hâlâ evinizde kendi dillerinizi konuşuyor ve yazıyorsanız, bu imkânı bu devletin âlicenaplığına borçlusunuz. Eğer bu devlet isteseydi, yüzyıllar evvel dedelerinizi zorla Türk kültürü içinde eritirdi ve sizlerin de ana diliniz Türkçe olurdu. Teklifinizi vermemiş olun. Ben de duymamış olayım!"
KAYIĞA KARŞI ARABA AhmedVefik Paşa, Sultan Abdülaziz Han devrinde Osmanlı Devletinin Paris büyükelçisidir. Fransa İmparatoru III. Napolyon'un saltanat arabasının eşini yaptırır ve Paris'de onunla dolaşır. Fakat ortalık alt üst olur. Arabayı görenler, "İmparator geliyor" diye elleri ayaklarına dolanır. Durumu kendisine anlatmaya cesaret edemezler, fakat İmparatora bildirirler. Saraydan, kendisine, nezaket icabı olarak bu arabayı kullanmaması rica edilir. Paşa: "Derhal!... Kullanmaktan hemen vazgeçerim. Ama bir şartım var. İstanbul'daki Fransız büyükelçisi, Boğaziçi'nde gezinti yapmak için Padişahımızın kayığının eşini yaptırmış, onunla caka satarmış. Sefirleri o kayığı kullanmaktan vazgeçsin, ben de bu arabaya binmeyeyim, der." Bunun üzerine İstanbul'daki Fransız sefiri bu nezaketsiz hareketinden hemen vazgeçer, Paşa da arabayı sefaretin ahırına çektirir.