Evet, neden okumalıyız, okuyanlar ne oluyor ki? Okuyucum sormuş, yani üniversiteyi bitirsen ne oluyor ki sorgulaması çoktan başladı bile. Bekir Doğan bile bu kadar üniversite çok fazla diye defalarca yazdı. Bu ve benzer sorunun birçok cevabı vardır ve her insan da kendi ilmince uygun cevaplar verecektir sorunuza. Baştan ifade edeyim ki, kitap okumakla, mektep okumak ayrı şeyler. Bugün biz kitap okumayla başlayalım isterseniz.
İlkokula başlayan bir çocuğu: “Neden okula gidiyorsun?” diye sorsanız: “Okumayı-yazmayı öğreneceğim!” diye cevap verir. Peki okuyup da ne olacaksın? Diye sorsanız, erkek çocuklar çoğunlukla polis ya da öğretmen olacağım derken, kız çocukları doktor ya da hemşire olacağım diye cevaplandırır. Yıllarca sordum, benzer cevaplar aldım öğrencilerimden.
Aynı soruyu, üniversiteye hazırlanan bir gence sorsanız, sınavı kazanmak için diyecektir. Bir başkası farklı cevap verir size.
İbrahim Gülsu hocam, eğitimci ve yazar da bu soruyu kendisine yönettim. O da der ki: “Okumak aklın temel ihtiyacıdır!” Okuyup, araştırıp edindiğimiz bilgileri bilgi havzasında buluşturmak gerekiyor. Ama biz bunu başaramadık. Dün ile bugün irtibat kuramamışız. Bugün bile İbn-i Sinan’ın bazı eserlerini çevirememişiz, bir bilgi havuzu yapılamamış. Geçmişle bağımız zayıf, bilgi birikimi olmayınca da, bilgi toplumu olamamışız, yaşadığımız sorunların başında bunun için cehalet ilk sırayı almakta…”
KİTAP DOSTLARI İLE DEVAM EDELİM
Ekrem Yıldırım iyi bir kitap okuyucusudur, niçin çok okuduğunu sordum. “Bilgiye acıkmıştım!” diyerek çocukluk yıllarının hatıralarını önce paylaştı. Sonra da şunları söyledi. “Kendimi keşfetmek, ruhen ve manen yüceltmek. Marifetullah ile muhabbetullaha vasıl olmak için. Anlamaya çalışıyorum kâinatın yaratıcısını. Tabii birazda tecessüs, sözün gücünü de önemsiyorum. Ayrıca bir mum olup, çevremi de ışıtabilir miyim? Gayesi içinde okuyorum…” diyor.
Aynı soruyu ben kendime sordum. Cevabını bulmak için, masamın üzerindeki kitaplara baktım. Mesnevi-3’den başlayalım. Manevi dünyamda oluşan bütün soruların cevabını burada hikayelerle anlatılmış. Örneğin, katır ile devenin yokuş inerken başlarına gelenler hikaye olmuş, sonunda hadiselere yukardan bakanlarla, önünü bile zor görenlerin farkı vurgulanmış. Yani bilen bir insanın hadiselere yukardan bakacağını, öngörü sahibi ve dikkatli olacağını, böylece hata yapmayacağını öğrenmişim. Eyvallah!
Kur’an ana kitabım, ancak bazı sure ve ayetleri tam anlayamıyordum, Celaleddin es-Süyuti’nin Esbabü’n Nüzul isimli eserini başladım. Bu kitap bana Kuran-ı Kerim’i daha iyi anlamama yardımcı oluyor. Çünkü ayetin nazil olduğu sosyal ortamı, vakıanın nasıl gerçekleştiğini bilirseniz, doğru bir yorumlama yapabiliyorsunuz.
Cemil Meriç’in Kültürden İrfana, Umrandan Uygarlığı kitaplarını bitirmek üzereyim, kültürden, siyasete; ilimden batı klasiklerine varana kadar oldukça bilgi derinliği edindim.
Ekonominin arka yüzünü, rantları, faizi, kısacası bir Müslüman olarak kurulu düzeninin karanlık yüzünü öğreniyorsunuz.
Peki öğrenip de ne oluyor derseniz? Derim ki, ben bir öğretmenim ve yazarım, bir defa okumadan yazamıyorsunuz.
Değerli dostlar, elbette herkes yazmak için okumamalı. Ama okuduğumuzu ve öğrendiklerimizi bir tarafa yazarsak, ciddi bir kitabımız olacaktır.
Öğretmenliğim esnasında çocuklarıma öğrettiğim temel bütün bilgi ve prensipleri bir deftere ayrıcı yazdırıp, ona da bilgi bankası ismini koyardım.
Çocuklar diyelim ki bir formül ya da kuralı unutmuşlarsa, bu kitap ellerinin altında olduğu için kolaylıkla soruları çözerlerdi.
Hayat da bir okul, hem de en büyük sorular çıkar karşımıza. Diyelim ki, bahçedesiniz akrep soktu, bilmiyorsanız hapı yutarsınız. Veya yangın anında yapılması gerekenler, deprem de aynı keza birçok konuda bilgi sahibi olmalı ve bu bilgiler bir bilgi bankasında toplanmalıdır. Hatta edindiğiniz bu bilgiyi küplere atıp, çocuklarımıza miras bırakabilirsiniz.
Hadi kalın sağlıcakla.