Osmanlı torunuyuz işte, hep özlem duymuşuzdur atalarımıza, Yavuz-Fatih-Kanuni döneminde yaşamak istemişizdir. Çünkü adalet, eşit paylaşım, güzel ahlak vardı o dönemlerde… Şimdilerde de Büyük Türkiye özlemimizi dillendiriyoruz. Bu da bizim ülkümüzdür, bilgi toplumu olalım, gelişmiş ülkeler gibi ekonomik sorunlarımızı çözelim, dünya ya yeniden adalet yayalım, lider ülke olalım istiyoruz… Peki bu nasıl olacak, mümkün mü? Bu ülkümüzü gerçekleştirmek için, dönüp kendimize bakmamız gerekiyor. Tabi herkes kendisine bakmalı. Kendi yanlışlarımı ortaya koymalı, kendi ‘yamuklarımı’ kendim düzeltmeliyim. Ancak böyle bir düzelme çok zor! Çünkü kişinin kendi kendini düzeltmesi, yamuklarını düzeltmesi mümkün değil. Zaten yanlışı yanlış bilseydik, yanlışlar zincirine katılmazdık… Evet, insanın düzelmediği bir toplum düzelmez. Herkes kendi evinin önünü temizlerse, sokak tertemiz olur, tabi şehir de ülkede… Bakınız, biz Müslüman olduğumuzu yazıp, söylüyoruz, diğer taraftan  trafik kazaları, sağlık harcamaları, tüketim çılgınlığı, madde bağımlılığı hatta dün öğrendim iş kazalarında dünyada ön sıralarda yer alıyormuşuz… Bu sorunların yaşandığı toplumda düzelme beklemek hayalcilik olur. Düzelme ve yeniden diriliş konusunda bir çok eser okudum. Bunlar içinde İzzetbegoviç’in değerlendirmesini daha gerçekçi bulduğumu belirtmek isterim. Özetle diyor ki, Müslümanların yeniden dirilmesi için, hem tüme varım, hem de tümden gelim metodu uygulanmalıdır. Yani her fert öncelikle kendini düzeltme çabası içinde olmalı , bunun için araştırmalı ve okumalıyız, okumak dirilmektir böyle olunca  kişi  kendini yönetenleri doğru seçer, laik olduğumuz şekilde yönetiliriz.   ANNE VE BABALARA ÖNEMLİ GÖREV DÜŞÜYOR Dünya da gelişmemiş ve gelişmiş ülkeler arasındaki farkı araştıran 43 bilim adamı(yabancı), üç yıllık bir araştırmanın sonucunu rapor ederler. Sonunda, sorunun insan faktöründen kaynaklandığını ortaya koyarlar. Biraz daha derinliği inince görmüşler ki, gelişmemiş ülkelerde anneler eğitimli değil. Eğitimsiz anne çocuğuna ne verebilir ki, hiçbir şey! Çocuklarımızın ilk öğretmenleri annelerdir. Anneler 0/6 yaşındaki çocuklarını iyi eğitirlerse, sorumluluklarını öğretirlerse, okulla iş birliğini sürdürürlerse  çocuk elbette topluma faydalı  vatandaş olacaktır. Bu nedenle 3 yaş zorunlu eğitim yaşı olarak yeni anayasa da yer almalı. Kore, Hollanda ve İran’da böyledir. Diyeceğim şu, bir toplumda kadınların eğitimi çok ama çok önemli. Erkeklerde önemli ama kadınların eğitimi daha önemli. Bunu basit olarak evinizde bile görevbilirsiniz. Annesi ilgili olan çocukların, okullarda daha başarılı olduğunu. İlgisiz aile çocuklarının ise okullarda ciddi sorunlara yol açtığını tam 36 yıldır gözlemliyorum. Bir okulda sorunlu öğrenci varsa, bilin ki %99 çocuğun ailevi sorunu vardır….   YETİŞMİŞ İNSAN ve OKULLARIMIZ Osmanlı insana önem vermiş. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesi ile eğitim sistemini düzenlemiş. Ne yapmış Osmanlı, hem zihni hem de ahlaki eğitime önem vermiş. Bunları iç içe sokmuş. Medrese ve camiler iç içe inşa edilmiş. Bu peygamber metodudur. Akıl ile kalp eğitimi ayrı tutulamaz.Tutulursa bu günkü sorunlar yaşanır. Aklı, kalbin emrine veren bir eğitim sistemi düşünmeliyiz. Bu bizi takva medeniyetine taşıyacaktır.  Mevlana dan bir alıntı ile bitireyim inşallah! “Öyle bir nesil yetiştirelim ki kalbi padişah(vicdanlı), bu durumda akıl kalbin veziri olur, nefis  ise asker olacaktır.” Bizde padişah ‘nefis’ olmuyor mu? İlk yazımda, 30 yıl önce insanın düzelmediği bir toplum düzelmez demiştim. Yine aynısını tekrar ediyorum. Kendimiz gibi olmalıyız. Okumalıyız, bunu da Allah(cc) için yapmalıyız. Kalın sağlıcakla.