Defalarca yazdım, yine yazacağım çünkü kitaplarla aramızakoyduğumuz duvarları kırmamız, bilgi toplumu olmamız gerekiyor. Yani cehaletekarşı savaş vermek zorundayız! Neden mi, açayım.
İlk emri “Oku!” olan Yüce Kitabımız, tefekküre veakletmeye sürekli vurgu yaparak, doğru bilginin talibi olmayı ve hakikatiaraştırmayı öne çıkarmıştır.
“Bilhassa din alanında sahih bilginin göz ardı edilmesi,samimi duyguların sömürülmesine uygun bir zemin oluşturmaktadır. İlmîdisiplinden yoksun, gerçeklikten uzak, özensiz söylemler, dinî alanda bilgikarmaşasına, yanlış dinî algı ve tasavvurlara, bireysel ve sosyal sorunlara,hatta krizlere neden olmaktadır. Hayatî bir ilke olarak hakikati söylemek kadar,hakikati doğru bir yöntemle, açık ve anlaşılır bir üslupla, zamana, mekâna vemuhataba uygun tarzda konuşmak da aynı şekilde önemlidir ve asla ihmaledilmemelidir.
Dolayısıyla hem dine dair görüş beyan edilirken hem dedini öğrenme ve anlama çabası güdülürken hassas ve ilkeli davranılmalı;toplumun genelini ilgilendirmeyen ve ilmi ortamlarda müzakere edilmesi gerekenhususlar kamuoyu önünde tartışılmamalı; yetkin olmayan kişi ve grupların dinîsöylem ve uygulamalarına itibar edilmemelidir.” Bu Diyanet İşleri Başkanlığınıntespiti ve çok doğru ve bu yapılmadığında da: “Dinin temel kaynaklarına, aklave ilmî gerçeklere aykırı söylemler, hikâyeler, rüyalar ve hurafeler üzerindenbir istismar alanı açılmaktadır”
Nedeni, O(cc) oku diyor, okumuyoruz.
BİR OLMAK ZORUNDAYIZ!
Ümmetin diğer bir sorunu ise, bir olmayı, birlik olmayıbaşaramama, vahdetten uzak olmamızdır. Bakın İslam dünyasına bölük, bölük.
Bu nedenle; “Birlik ve beraberliğimizi zedeleyen, barışve huzurumuzu bozan, fitne ve tefrikaya sebep olan söz, anlayış ve davranışlarİslâmî olamaz. Ayrıştırıcı ve ifsat edici söylemleri İslâmî referanslarlameşrulaştırmaya çalışmak dinin istismar edilmesidir.
Din istismarı, iletişim imkânlarının hayatın her alanındayaygınlaştığı günümüzde, farklı isim, görüntü ve yöntemlerle tezahür eden, çokboyutlu ve girift bir sorun haline gelmiştir. Dinin temel kaynaklarına, akla veilmî gerçeklere aykırı söylemler, hikâyeler, rüyalar ve hurafeler üzerinden biristismar alanı açılmaktadır. Menfaat beklentisi ve popülist yaklaşımlarlahakikatin örtbas edilmesi, İslam’ın kişisel çıkarlar uğruna kullanılması,dinimize ve milletimize karşı en büyük kötülüktür.
Bunun için Diyanet İşleri Başkanlığımız çeşitli önlemleriönümüzdeki günlerde harekete geçiriyor. Son müftüler toplantısı sonrası yapılanaçıklamada deniyor ki: “Her türlü vaaz, irşat, yayın ve iletişim imkânınıetkili bir şekilde kullanmak suretiyle din istismarıyla mücadeleye devamedecek, bilhassa itibarı zedelenen ve anlam kaymasına uğratılan dinîkavramlarımızı ihya etme ve hakikati bütün yönleriyle ortaya koyma konusundaçalışmalarını kararlılıkla sürdürecektir.
DİNİMİZİ DOĞRU KAYNAKTAN ÖĞRENMEK GEREKİYOR
Mademki Müslüman’ız o halde dinimizi doğru kaynaklardanöğrenmek durumundayız. İslam orta yol demektir. Doğru davranıştır, nasihattiryani.“İslam’da bilgi, hikmet ve ahlak bir bütündür” Tarihten bugüne Müslümanlarmutedil, vahyi temel alan, akla değer veren, yapıcı ve kucaklayıcı biryaklaşımla dünyaya umut, huzur ve güven aşılayan bir topluluktur. Sanatı,estetiği, nezaketi, zarafeti öteleyen; kaba, sert, dışlayıcı, suçlayıcı birtutumun hiç kimseye faydası olmadığı gibi ümmetin birliğine ve kardeşliğinezarar verdiği açıktır.
Zahirî, parçacı, ayrıştırıcı ve tekfir edici yorumlarlageliştirilen ve İslam’ın rahmet dini olduğu gerçeğini göz ardı eden sözdeselefi anlayışa karşı milletimiz ve İslam referans olan bu anlayış, bilhassagençlerimizin zihninde olumsuz etkiler bırakmaktadır.”
Bu nedenle, gençlerin hayata hazırlanması daha doğrusuyeni neslin hayata hazırlanması çok önem arz ediyor. Bunun için, din görevlisive öğretmenlerimize, ustalara, annelere büyük görevler düşüyor.
Kalın sağlıcakla.