“Ahlak bir toplumu ayakta tutan, ilerlemesini sağlayan ve geleceğe taşıyan en önemli davranıştır. Ahlaki erozyonun olduğu toplumlarda her şey çöküntüye uğramış demektir…” Efendimiz(sav), “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim!” buyurmuşlardır. Nitekim İslam’ın beş esası da, bu amaca yöneliktir. Örneğin namaz, insanı kötülüklerden alıkoymak için bir kalkandır, keza oruç nefisle mücadele ederek, imanın zirveye çıktığı günlerdir… Biz böyle düşünüyoruz ama batılılar bizim güzel ahlak dediğimiz iyiliğe veya zıt olan kötülüğe farklı bakarlar. Sokrates der ki; “Kötülük bir bilgisizliktir, hiç kimse bilerek kötülük etmez”. Bu görüş, Eflatun, Aristotales, İskolastik filozoflar ve düşünürler de bu görüşü benimser. Onlara göre, insanın ahlaklı kılmak için öğretmek yeterlidir! Oysa, bilgili olan nice insanlar da kötülük yaparlar! Bu bakıştan yola çıkarsak. Batıda, laisizm, sekülerizm, liberalizm gibi batıl ve insan fıtratına ters olan ideolojiler Batılı toplumların ahlaken çökmesine ve çözülmesine neden olmuştur. Biz eğitimcilere göre, ahlak güzel davranışları yapmakla olur ve öğretmek yetmez. Evet, ahlak için bilgi ön şarttır ama eğitimsiz(muamelesiz) olmaz.
ÇAĞIMIZIN SANCISI “İster aydınlanma çağının filozofları isterse Türk münevverinin tanımlamaları olsun bize lazım olan ahlak, başka başka tanımlamalara girse de sade bir dille anlatmak gerekirse insan fıtratına mugayır(aykırı) olan şeyler, ahlaktan yoksundur. Şimdilerde yeni dönemde toplumda oluşturulan ahlak kriterlerinin toplumun iç dinamiklerine yönelik birer dinamit olduğunu görüyoruz. Kendi çıkar ilişkileri için birbirinin üstüne basanlar, makam kapmak için oynanmadık oyunları hayatın akışında normal bir süreçmiş gibi karşılamaları yeni dönem ahlak kurallarına örnek gösterilebilir. Ahlaksızlığı ahlak normları içinde göstermekte belki de modern çağın getirdiği en kötü hasletlerden biri. Sözü İtibar dergisinde Murat Erol’un şu sözlerine kulak verelim; “Müslüman ahlakı önce bizzat kendisine yönelir. Müslüman önce kendi nefsine konuşur, sonra cemiyete. Bu durum doğal bir ahlaklılık halidir” İşte bizim en çok ihtiyacımız olan şey: Müslümanca bir ahlaktır. Sonra her şey ardından gelecektir.”(Serkan Üstüner/ En çok ihtiyacımız olan şey: Ahlak) Şunu belirtmek istiyorum, ahlak kendimize uygun bir yorumla, yontulamaz. Bir şey helal ise helal, haram ise haramdır. Çağa uyacağız diye, ahlaksızlığı ahlak diye yutturmanın da bir anlamı yoktur. En azından dürüst olmamız gerekiyor.
TOPARLANIR MIYIZ? Meselenin özü şu; ! Bugün Türkiye’de, herkesin feveran ettiği ahlaki çöküntü ve dejenerasyonun nedeni bu batılılaşma çabalarının bir sonucudur. Çünkü bizde batılılaşma çabaları, da yanlış anlaşıldı. Kendi kültürümüzden, inancımızdan ve değerlerimizden uzaklaştırıldık, nesli her yönden batılılara benzeterek çökmenin ve çözülmenin eşiğine getirdik. Özellikle gençler arasında görülen bu dejenerasyon, yozlaşma ve ahlaki çöküntü toplumun geleceği açısından son derece büyük tehlike ve tehditler oluşturmaktadır. İnsanların bir zamanlar konuşmaya dahi utanarak çekindikleri bazı konuların, bugün, toplumda çok rahat bir şekilde konuşulur olması, hatta alenen işlenir hale gelmesi, toplumda da herhangi bir tepkinin oluşmaması bu tehlikeyi daha da vahim hale getirmektedir. Örneğin, kız erkek arkadaşlığı, değerlerimiz açısından olmaması gereken noktada! Peki, geri dönüş mümkün mü? Zor ama imkânsız değil. Bence ailelere burada büyük görevler düşüyor. Özellikle anneler, kızlarını dizlerin dibine oturtup, kendi kıymetlerini bilmeleri gerektiğini öğretmeli. Aynı şekilde babalarda bu konuda oğullarına karşı sorumludurlar… Hadi kalın sağlıcakla.