Her Ramazan ayıgelişinde içime bir burukluk gelir . Duygularım zirve yapar. Mahsunlaşırım. Gözyaşlarım yerinde durmaz.
İnsanın yaşıilerledikçe biraz daha duygusallaşıyor. Bu Ramazan ayında duygu yoğunluğu daha fazla bende nedense ?...
Sahur yaptıktan sonra televizyondan Kuran dinlerim genellikle . Meal takip ederim. Bugün yine öyle birdurumdayım. Kuran dinlerken çocuklukyıllarımı hatırladım.
Bizimçocukluğumuzda televizyon yoktu. Cep telefonu zaten yoktu. Doğal gaz da yoktu. Buzdolabı yoktu.Güneş enerjisi de yoktu. Daha saymakla bitmez yoklarvardı.
Sahurda dayiyecek fazla bir şey yoktu. Ekmek zeytinveya peynir olurdu. Bazen da anam akşam iftarından artan bulgur pilavı ve turşugetirirdi.
İftarda en çoktarhana çorbası, bulgur pilavı bazen turşu bazen de ayran olurdu. Bazıiftarlarda patates sulusu veya fasulye sulusu olurdu. Etli yemek olmazdı.
İftar sofrası hazırlandığında biz çocuklar damlara çıkardık. Komşu çocuklarıda kendi damlarına çıkar iftar saati beklerdi. Her damın başında birkaç çocukolurdu.
O günlerdeezanlar minarenin başına çıkan hocalar tarafından okunurdu. Şimdiki gibihoparlör yoktu. Biz damda ışıkları yanan minareleri sayardık. Kaleden atılacak topu böyle beklerdik. Minarelerin ışıkları yanıp tamamlanınca topatılırdı. Ramazan topunun sesinden önce bir duman çıkardı. Birkaç saniye sonratopun sesi gelirdi. Biz çığlık atardık. "Ateş" diye bağırırdık.Heyecanla damdan iner iftar sofrasına otururduk.
Ortalık birsessizliğe bürünürdü. Sadece kaşıksesleri gelirdi. O an öyle bir mutlu zaman ki anlatmaya kalemlerin mürekkebiyetmez. Orucun tadını o sofralardatattık. Bu tat açlık gidermenin ötesinde manevi bir haz. Maneviduygu ,manevi bir tat idi.
Ne güzel birtat. Ne güzel bir atmosfer oruç açmasaati. Mutluluğun zirve yaptığı bir an. Şükür Yarabbi sana bin şükür….