Herşey aslına rücu edermiş. Doğrudur! Hatırlarsanız yıllar önce Maraş bağlarında bir hastalık oluşmuştu. Floksara Hastalığı dendi adına. Önce Kuzey Amerika’da görüldü hastalık, ardından Avrupa’daki ülkelere geçti, oradan da bize yayıldı ve bağlarımız kurudu. Yerine Amerikan Çubuğu dediğimiz, halk arasında acı çubuk adı verilen tiyekleri dikmek zorunda kaldık. Aşıladık, kendi bağımızı oluşturduk ama bu acı çubuklar her yıl kökünden yine aslına rücu etti. Şunu söylemek istiyorum, haçlı ruhu bizi de kurutmak istedi, kültürümüzden koparıldık, ruhsuzlaştırıldık, hep kontrol altında tutulduk. İçimizden birilerini de kullandılar, tabi ki finans gücünü elinde tutan bu üst aklın projesiydi. Uzun yıllar kontrol altında tutulduk da, amaçları belliydi, lider Türkiye istemiyorlardı, böylece bölgenin ekonomik kaynaklarını daha fazla sömüreceklerdi. Bir hesap yaptılar ama hesapları sonradan bozuldu. Şimdi, o dönem bitti, Osmanlı Çınarı yeniden canlanmaya başladı. O ruh şimdi daha diri! Osmanlı adına kulüp kuruldu, işyerlerine isimler verildi, diziler çekiliyor v.s
YİĞİT DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKAR Güzel bir deyim vardır.’‘Yiğit Düştüğü Yerden Kalkar!”Evet, yıllarca üç hilal ile dünya da lider ülke olan Osmanlı, oyunlarla yıkıldı. Bunun net örneği Abdulhamid Han döneminde yaşandı… Şimdi olup bitenleri yeniden düşünün! “Bugün dünya medyasına baktığımızda hergün bıkmadan usanmadan Türkiye'ye saldırıyorlar. Ankara'sız birgün dahi yok sayfalarında. Çünkü Yeni Türkiye rahatsız ediyor onları. Suriye'yi yangın yerine çevirip, Türkiye'nin müdahalesi karşısında öfkeleniyor, teröristlerle bile ittifaklar kuracak noktaya geliyorlar. Ateşkesten bahsediyorlar ama bunu sadece Türkiye'nin teröristlere yaptığı topçu atışını durdurmasını isteyen bir tabloya dönüştürüyorlar. Zulümleri ve döktükleri kan o kadar arttı ki, tüm bölge halkları Osmanlı'nın adaletini ve gücünü hasretle bekler oldu. Bugün bölgede şer gibi gözüken olaylar, hiç merak etmeyin en kısa zamanda "HAYRA" dönüşecek.” (Bekir Hazar 26 Şubat 2016 böyle diyordu. )
ÇINAR OLMANIN BEDELİ Eğer yeniden ulu çınar olmak, mazlumları kendi şemsiyemiz altına alarak, Hak’kı hakim kılmak istiyorsak, bunun bir bedeli olacaktır elbette. Dedim ya bozulmadan, düzelmeye çıkmak istiyorsak, şehitsiz olmaz, bedelsiz olmaz. Şimdi , cehaletle savaşa girip, bilgi toplumu olmayı hedeflemeliyiz. Bediüzzaman, 1909’da Dini Ceride adlı bir gazetede “Dağ meyvesi acı da olsa devadır” adlı makalesinde bu bağlamda 9 maddelik bir yazı yayınlar. Birinci madde: İslâm âlemini terakkiye(ilerleme) sevkedecek uyanışı sağlamak. İkinci madde: İslâm maarifini sağlayan üç merkez arasındaki ihtilafı gidermek: Bu üçmerkez medrese, mektep ve tekkedir. Üçüncü madde: İlmî çevrelerde ilmî hürriyeti tesis etmek. Dördüncü madde: Medreselerde ihtisas şubeleri te'sis etmek. Beşinci madde: Mürşid-i umumi olan vaiz ve hatiplerin yetişmesini de ele almak. Altıncı madde: Osmanlılarda terakki meylini uyandırmak. Burada asıl mevzumuzu teşkil eden üçdüşman mevzubahis edilir. Yedinci madde: Hilafet makamının ıslâhı meselesi. Sekizinci madde: Osmanlı Devletinin beylikler devrine dönüşmemesi için, Müslüman halklar arasında ittihad-ı Muhammedî fikrinin geliştirilmesi. Dokuzuncu madde: Millî birliği sağlayarak, Kürtlerin ihtilafı sebebiyle zayi olan kuvve-i cesimelerinden istifade etmek.” Üstadımız bu teşhisleri o tarihlerde böyle yapmış. Evet siz yapıllması gerekenleri günümüze taşıdığınızda bir gelişme hızımızı artırmalıyız, akıl, ruh ve nefis eğitimi veren kurumları geliştirmeliyiz, toplumu yönlendiren imam, öğretmen v.b iyi eğitim almalı,bölünmek yerine, ihtilafları ortadan kaldırıp, birlik olmalıyız. Yapabilir miyiz? Yola çıktık, yolumuz doğru olursa, evet. Kalın sağlıcakla.