Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması ile gözlerimiz tekrar Osmanlı’yı çevrildi. Bu devlet küçük bir beylik iken nasıl oldu da muhteşem bir imparatorluk kurdu, çağ açıp çağı kapadı? Yeryüzüne adalet ve huzur getirdi. Sadece Müslümanlar değil, bütün azınlıklarda o devletin idaresi altında uzunca bir süre huzur ve adalet temelli yaşadılar. Üç kıtada üç hilali gördük. Vakıflar aracılığı ile sadece insanlar değil, kuşlar bile huzur buldu, sadaka ya da zekât verecek insan bulunamaz olmuştu…
Bunlar bir tarafa biz Osmanlı’yı ayakta tutan en önemli şifreleri kaynaklardan da yararlanarak sizlere aktaralım istedik.
Osmanlı öncelikle insan haklarını birinci planda tutmuş, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!” sloganı ile devlet yönetilmiş.
Bu bağlamda devlet yöneticilerinin tevazu sahibi olduğunu biliyoruz, en muhteşem başarılarda bile başarı karşısında kibirlenmek bir tarafa, alçak gönüllü olmaya devam etmişler. İşte Mohaç Meydan Savaşından sonra Sultan Süleyman’ın, çadırına mezar çukuru hazırlatıp, geceyi orada geçirmesi gibi. Yine Yavuz Sultan Selim’in toprak kaptan yemek yemesi bu söylediklerime birer örnek olabilir. Yani onlar başarıyı Allah’tan bilirken, başarısızlığın sebebi olarak kendilerini görmüşlerdir.
DEVLETSİZ OLMAZ
Osmanlının şifreleri arasında devletin bekası en önemli hususların başında gelmektedir. İşte sırf bu nedenden dolayı ki, baba ve kardeşlerinin canları bahasına devleti koruma mücadelesi vermişlerdir. Onlar, padişah olmadan önce çok iyi yetiştirildiğini hepimiz biliriz. İlme önem verirler, bu konuda en ünlü hocalardan ders alırlardı. Devlet yönetimindeki memurlar içinde biliyorsunuz Enderun Okulları açmışlardı. Devlet yönetimi küçültülmüş, yönetim sivil toplum örgütleri ile birlikte ortak akıl veya istişare ile yönetme başarısı en iyi şekilde yapılmıştır.
Sivil toplum teşkilatlarına önem vermişler(loncalar), özellikle esnaflar arasında bu teşkilatçılık güçlendirilmişti. Böyle olunca esnaflar organize çalışmış, usta çırak ve kalfa ilişkisi bir mektep haline dönüşmüş. Okuma oranı yükselmiş. Kur’an ve Hadis ilmi başta olmak üzeri bütün ilim dallarında büyük alimler hatta ümera dediğimiz insanlar yetişmiş. Bunlar fikirleri ile devlete katkıda bulunmuş.
Adalet sistemi güçlendirilmiş. Şeriatın kestiği parmak acımaz bilinci ile hareket edilmiş, suç sayısı düşmüş. Öyle ki 16.yy gelindiğinde koca İstanbul’da üç kişinin hapishanelerde yattığını kaynaklardan öğrenebiliyoruz. Fransız seyyahın anlattığına göre, işyerlerinin ve evlerinin dış kapı kilidi olmadığı bir güven toplumunda yaşandığını görmekteyiz.
Sadece padişahlar değil, diğer devlet yöneticileri de üstün vasıflara sahipler, özellikle hanım ağalar bu konuda maharetli. Evlilikler yapılırken birçok stratejik durumda hesaplanıyor v.s
Bu konuda o kadar çok yazılacak şey var ama burada kesmek istiyorum. Sonra birde bu anlayıştan uzaklaştığımız dönem geliyor. Sonrasını ise hepimiz bilmekteyiz.
Yani toplumların ya da devletlerin yükselmesi için yönetim çok önemli, yönetim olduğu kadar onları seçen vatandaşında bilinçli, kültürlü ve ahlaklı olması gerekiyor.
Bu vesile ile hepinize saygılarını sunuyorum.
Kalın sağlıcakla.