Bugünkü yemen ve umman arasında bulunan bölgede devr-i sabıkta, geşmişdevirde , çok yüksek ve sağlam binaların olduğu kur’an da bahsedilmektedir. Bazı tefsirciler, burada yaşayanların uzun boylu insanlar olduğundan bahsetmektedir. Kur’a da ise fecr suresinde irem şehrinden bahsederken, orasının , yüksek ve sağlam sütunlardan oluşan binalardan söz etmektedir. “ İreme zatilimad “ ifadesi ile yüksek sütunlu irem den bahsedilir. Devamında ki ayet-i kerimede ise daha önce hiç böyle güzel, sağlam ve yüksek bir şehrin yaratılmadığından söz etmektedir. Hatta o zamanın insanları derler ki , bu kadar sağlam ve güzel bir yer nasıl yok olur diye gururlanır, iyice azıtırlar. Zamanımızda ki dünya perest insanlar gibi. Bir bakıma ahireti unutup, dünyaya dalarlar. Hud (as) dönemidir bu dönem. Her Peygamber de olduğu gibi o’na da inanmazlar, dünyaya daldıkça dalarlar.Azgınlık artınca helak olma zamanı yaklaşır. Allah’ ın görünmeyen bir askeri olan hava, rüzgar şiddetle esmeye başlar. Öyle şiddetlenir ki , yeden aldığı , söktüğü taşları bahçelere, binalara çarptıkça yerle bir eder. Hem övündükleri binaları, hem de kendileri yerle yeksan olup giderler. Böyle bir yerin olamayacağını kabul etmeyen özellikle Avrupalılar, bugün oranın kalıntılarını araştırıyorlar. Sonuç: Haşa Kur’an yalan söyler mi ?o kalıntıların bulunduğunu ve gerçekte böyle bir yerin olduğunu kendileri kanıtlamak zorunda kalmışlardır.Bu girizgahı, başlangıcı şunun için yapmak istedim. Sanırım, ahirzaman alameti olarak bizlerde o zaman ki gibi şeddadi binalara özen göstermeye başladık. Ama fark şu inşallah bizler nimete şükür deriz de elimizden gitmez. Nasıl olsa gidecekte en azından inşallah başımıza taş yağarak gitmez. Elbette dünyadan ve nimetlerinden en güzel şekilde istifade edeceğiz. Tek şart, nimeti vereni unutmadan ve şükrü de eksik etmeden. Rabbimiz ; Kur’an-ı keriminde “ Dünyadan da nasibini unutma” buyurur.Nasibimizi unutmazken inşallah Rabbimizi de unutmayalım. Yoksa bizi ne evlat, ne ailemiz nede mal mülk kurtaramaz. Bir hadis-i şerifte: Bir melek her gün sabahleyin nida eder, “ Lidulil mevt, vebnulil harap. Yani ; “Ölmek için doğuyorsunuz, binalar yapıyorsunuz harap olmak için” diye bizleri her gün uyarıyor. Ne mutlu uyananlara ve ne mutlu dünyaya dalmadan ebedi hayatını kazanmaya çalışanlara. Öyle demiş üstat: Faniyim, fani olanı istemem. Acizim, aciz olanı istemem. İsterim ancak bir yar-ı baki isterim.Kainatın sahip ve yaratıcısına emanet olun.
Ahmet OĞUZ