Öncelikle hayırlı Cumalar, tabi yeni Hicri yıl başınızı da kutlamış olayım, Rab’bim tüm insanlığa huzur getirsin inşallah!

Bu arada Cumhurbaşkanımızın müjdesini bende sizin gibi merak ediyorum. Bu konuda birçok tahmin var ama bir tahminde ben yapalım, galiba Lidyalıların kaybolmuş hazinesini bulduk!

Şaka bir yana hayırlı haber tüm ajansların geçtiği gibi petrol veya doğalgaz olsa gerek düşünüyorum Allah’ım devamını getirir inşallah, tabi hayra vesile olmasını dileriz. Çünkü, petrol demek, emperyalistlerin size hücum etmesine sebep olacaktır! Neyse biz esas konumuza girelim.

Yazımın başlığı bilmece gibi oldu değil mi? Peki ben veya sen nereye kaçsak, o bizi bulacak kim olabilir ki? Cevaplarınızı duyar gibi oluyorum. Ancak bu sorunun cevabına geçmeden önce sizlere Mesnevi’den Hz. Süleyman döneminde geçen mini bir hikâye paylaşmak istiyorum.

“Saf adamın bir tanesi, kuşluk zamana Süleyman’ın sarayına koşarak varır. Varır ama yüzü gamdan sararmış, dudakları ise morarmıştır.

Süleyman sorar: “Efendi ne oldu ki?”

O, Azrail, bana öyle bir hışımla, öyle bir kinle baktı ki…”

Süleyman, peki benden ne istersin? Diye sorduğunda. “Şu rüzgâra söyleşende beni Hindistan’a götürse, belki orada canımı kurtarırım.

Süleyman adamın bu isteğini yerine getirir ve rüzgâra emredir, o da bu adamı orada bir adaya bırakıverir.

Erkesi gün divan vakti, Süleyman halk ile buluşmaya giderken Azrail’e bunu niçin yaptığını sorar: “Ey Azrail kardeşim, o adama niye hışımla baktın?

Azrail cevap verir: “Ey cihanın zevalsiz padişahı, o ters anladı, anlaşılan bir hayal görmüş. Ama az önce onu yolda gördüğümde de şaşırdım! Çünkü Cenab-ı Allah, o adamın canını bana Hindistan’da almamı emretmişti, buralarda görünce hayret ettim” der.

Tabi bu arada o adamcağız Hindistan’a ulaşmıştır bu arada…

ÖLÜMDEN KAÇILMAZ

Üst akıl, üstün akıl, global akıl, emperyalistler her ne ise şu anda zenginlik ve ihtişam içinde yaşayanlar hiç ölmek istemiyorlar. Hatta uzayda bile kendilerine yer ayarlamış durumdalar.

Onlara göre Dünya’da kıyamet kopsa bile uzaydaki evlerinde ‘ölmeyeceklermiş’!!!

Aslında hepimiz en azından bir çoğumuz hiç ölmeyecekmiş gibi hareket ediyoruz.

Necip Fazıl: Kısakürek, Çile kitabında der ki:

Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu unut!

Zafer araban senin, gıcırtılı bir tabut!”

Yine bir başka şiirinde ise:

Ufka bakarlar; Ölüm uzakta mı, uzakta…

Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta!”

Sonuç şu ki, her canlı ölümü tadacaktır…”

Değerli dostlar sık sık bu konuyu yazıyorum, çünkü Müslüman bir kişi ölümü unutmamalı. Ölümü unutmayan insan Allah’ı da unutmaz. Kendisini ölüm ötesi hayata hazırlar. Bu kişimin yolu doğru yol üzerinedir…

Sonuçta Hz. Ali’nin(ra) ifadesi ile: “ "Doğarken sen ağlıyordun, başkaları gülüyordu. Öyle bir hayat yaşa ki, öldüğünde sen gülesin, başkaları ağlasın.

Kendi adıma çocuklarıma hep söylemişimdir, öldüğümde arkamdan ağlamayın, çünkü dostuna, sevdiğine giden birinan arkasından ağlanmaz…

Kalın sağlıcakla.