Her olay mutlaka iyi ya da kötü bir mesaj verir. Özelikle dünya siyasetini ilgilendiren bir olay ise orada tamamen mesajlar uçuşur. Bazılarına göre normal sıradan gelen hiç mesaj içermeyen olay aslında çok fazla mesaj iletebilir. Bu nedenle bu normal olaylar aslında normal değildir. Görünüşte normal olan ama aslında normal olmayan bir olay da İsrail eski Cumhurbaşkanı Peres’in cenaze törenidir. Peresi çoğu insan tanımaz belki ama Erdoğan’ın Davos’ta ‘One minute’ (Van minut) krizini yaşadığı kişi dediğimizde herkes hatırlar. Cenaze töreni ilk bakışta normal bir devlet adamı cenazesi görünümünde ancak irdelediğimizde çok manalar çıkıyor. Neden mi? Birinci olarak, cenaze törenine ABD Başkanı Obama bizzat katılıyor. Sadece yeni başkan mı, eski başkan Clinton da törene katılanlar arasında. Belki bu da normal diyeceksiniz. Olabilir ancak törene katılan ABD eski ve yeni başkanları dindar Yahudilerin başına taktığı Kipa’lardan takmışlar. Hristiyan kişiler Yahudi kipasını takmakta bir beis görmüyor ve hatta tüm dünyanın önünde takıyor. ABD başkanlarının törene katılması ve törende bir konuşma yapması ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kipa takmaları ise olayı daha da büyütüyor. Aslında Peres’in cenazesi üzerinden İsrail’in ABD için önemini gösteriyor. Sadece ABD için mi önemli, Avrupa için de çok önemli, çünkü Avrupa’nın haber kanalı EURONEWS de cenaze törenini canlı olarak veriyor. Bu da yeteri kadar önemli olduğunu göstermiyor mu? Karşımızda böyle bir gerçek var. Küçük bir devletin eski Cumhurbaşkanının sıradan cenaze töreni. İsrail bir Yahudi devletidir. Yahudileri dünya nüfusuna oranlayacak olsak oranı, Afrika’daki kabile dinlerine eşit olur. Yani yok denecek kadar azdır. Ama cenaze töreninde de görüldüğü gibi dünya siyasetinde ilk sıralarda ve yönetenler arasında. Demek ki nüfusun çokluğu önemli değilmiş. Ülkemizde nüfusumuzun çokluğu ile övünenlere İsrail, Hollanda, İsviçre, Lüksemburg gibi küçük ülkeleri örnek göstermek isterim. Bir de çok fazla nüfusa sahip; Hindistan, Pakistan, Endonezya, Nijerya, Etiyopya gibi kalabalık ülkeleri ve dünya siyasetindeki etkilerini görebiliriz. Dünya siyasetinde önemli olan şeyin nüfusun miktarının değil, niteliğinin olduğunu anlıyoruz. Dünyada söz sahibi olmak için kalifiye insanlar yetiştirmemiz gerekiyor. Kalifiye insanlar ise taraflılık ile değil liyakat ile oluyor. Maalesef memleketimizde hemen herkes taraflı bu normal ama birde taraflı davranıyor. Bu taraflılık devam ettiği sürece de sıkıntılar bitmiyor. Memleketimizin dünya siyasetinde söz sahibi olabilmesi için güçlü, dirayetli ve sağlam olmalıyız. Birbirine düşman olan değil, birbirini seven ve saygı duyan insanlara ihtiyacımız var. Gruplaşmalar ve hizipler bizi güçten ve kuvvetten düşüren durumlardır. Tez zamanda bu tehlikeleri atlatıp birbirine saygı duyan ve herkese adil davranan kişiler olmalıyız. Ülke hepimizin bu nedenle bu ülkede herkesin her şeyde hakkı var. Kimseyi dışlayamayız, ötekileştiremeyiz. Bizi yıllardır ötekileştirerek, birbirimizden nefret eden, birbirine saygı duymayan insanlar olarak yetiştirdiler. Gruplaşmayı ve grubumuzu ötekilere karşı korumayı öğrettiler. Böylece birbirini düşman ve tehlike gören insanlar olduk. Bizden olmayan hiç kimseyi sevmedik ve onlara saygı duymadık. Onlara yapılan haksızlıklara ses çıkarmadık. Gün geldi bize yapılan haksızlığa da onlar ses çıkarmadı. Böylece ülkede zarar görmeyen kalmadı. Anlamadığımız nokta, bize zarar veren düşman birbirimiz değiliz. Birbirimize olan kin ve nefretimizdir. Birbirimize saygı duymamak ve herkesin bizim gibi olmasını istemektir. Çare; herkesi olduğu gibi kabul etmeli ve onların yaşam tarzına saygı duymalıyız. Kimseyi bize benzetmeye çalışmamalıyız. Onları olduğu gibi kabul etmeliyiz. Saygılar.