İnsanî ilişkilerin sağlıklı bir biçimde sürdürülmesinde ve toplumsal düzenin tesisi ve korunmasında antlaşma ve sözleşmeler çok önemli bir yere sahiptir. Sözleşmelerin güvenilir olması ve işlevini ifa edebilmesi de ahde vefâ ilkesinin korunmasına bağlıdır. Kur’an gerek insanın kendisini yaratan Allah’a verdiği söz, gerekse başka insanlarla yaptığı sözleşmeler anlamında ahid kavramı üzerinde önemle durmuş ve değişik vesilelerle ahde vefâ ilkesine vurgu yapmıştır (Bakara 2/40; Mâide 5/1, 7). Daha peygamberlik öncesi dönemde yakın çevresi tarafından güvenilir, sözünde durur bir kişi olmasıyla tanınan Hz. Muhammed de peygamberliği süresince karşılaştığı bütün zorluklara rağmen bu ilkeden ödün vermemiş ve bu konuda çevresindeki müminlere iyi bir örnek olmuştur. İşte yaklaşık yirmi iki yıllık bir süre içinde İslâmiyet’in amansız düşmanları olan Mekke putperestleriyle ilişkilerinde bile sözünde durma ve ahde vefâ konusunda titiz davranan ve ashâbı tarafından bu husustaki duyarlılığı çok iyi bilinen Resûlullah’ın(sav), bizlere verdiğimiz sözler üzerinde durmamız gerektiğini anlatır.   AHDE VEFA Biraz açalım, “Ahde vefa; yemin, misak, söz verme, ittifak, bir şeyi korumak, muhafaza etmek, tavsiye etmek anlamlarında kullanılan bir terim. Ahd kelimesi İslamî bir kavram olarak “Ahd-ü Mîsâk” şeklinde kullanılmıştır. Allah-u Teâlâ ile beşer arasında geçen birçok ahitleşmeyi insan aklına getirmektedir. Kur’an-ı Kerîm’de geçen ahitleşmelerden birisi insanoğlunun yaratıcısını bilmesi ve ona yönelip ibadet etmesidir. Bu tür bir ahid, fıtrî bir ahiddir. Allah’ın varlığına inanmak ihtiyacı, insan yaradılışında sürekli ve kalıcıdır. Yalnız bazen insan şaşırıp yolunu sapıtır. O zaman Allah’a ortak aramaya koyulur. Oysa insan Allah’ın, resulleri aracılığıyla gönderdiği emir ve yasaklara uyarsa ahde uymuş olur. Ahidleşme Kur’anî bir metottur. Allah resulleri ile onlara uyan, onların ashâbı olan insanlar arasında gerek Allah’ın hükümlerini yaşama, gerekse bunları muhafaza etme konusunda ahidleşmeler olmuştur.” Şair Yusuf Tuna, bir dörtlükte şöyle der; “Söz verip sözünde durmayanı görün ki, Kimse sözden dolayı mağdur olmasın. Söz vermeyin insana güven verin ki, Söz vermenize asla gerek kalmasın.” Evet, Yüce Yaratıcımızın Yüce Kuranı Keriminde “Antlaşma yaptığınızda, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin.” Nahl sûresi  91. ayeti gereği Söz vermek yerine getirilmesi gereken bir durumdur. Verdiğimiz sözleri  yerine getirmemiz gerektiğini ve sözümü tutmamız gerektiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak yapmıyoruz. Dönen çekler bunun en büyük göstergesidir. Zannederim mahkemelerde en fazla davalar bunun üzerine olsa gerek. Keza evliliğimizde böyle yürüyor, eşimize verdiğimiz sözü de tutmuyoruz, bundan olsa gerek, boşanmalar her geçen gün artıyor. Bakın ne diyorlar; “Hiçbir şey, beni verdiğim sözden caydıramaz. SEBASTIEN CHAMFORT En seçkin insanlar, sözünün eri olanlardır . AUGUSTE COMTE Bugünün sözünü tutuyorsan, yarın da tutacaksın demektir. GEOFFREY FENTON Sözünde durmak büyük bir erdemdir, ama bütün büyük işleri sözünde durmayanlar başarmışlardır. MACCHIAVELLI Bir metre iş yapmayı, bir kilometre söz vermeye değişmem. James HOWELL İnsan bir ağaca benzer, kökü, ahdinde durmaktır. Mevlana Çocuklara söz verdiğinizde kesinlikle sözünüzde durunuz. Hz.Ali (r.a.) Beceremeyeceğin bir iş için söz verme. Hz.Ali (r.a.) Hayırlı Ramazanlar, kalın sağlıcakla.