“Tarih değil, hatalar tekerrür eder “( II. Abdülhamid)

Tarih bilmek bir ayrıcalıktır, bu nedenle zaman zaman tarihi bilgilerinizi yenilemek gerekiyor. Tabi tarih bilenler, tarihten ders çıkartanlar tarih yazarlar. İsterseniz, şöyle Osmanlı’nın son dönemlerine bir varalım.

Hatırlayalım, Osmanlı Devleti yıkılmak üzeredir. Türk yurdunu ele geçirmek, Türk istiklalini yok etmek için buraya gönderilen işgalci ülkeler kentimize kadar gelmiştir.

Biliyorsunuz, Maraş’taki Fransız-Ermeni askerleri 31 Ekim 1919 günü evlerine gitmekte olan Türk kadınlarına saldırır. Kadınları korumak ister.  Sütçü İmam (Maraşlı vatansever) hızla dükkânından çıkarak askerlerden birini öldürür. Sütçü İmam’ın derdi nedir? Elbette vatandır, namurstur…

Bu olaydan sonra Sütçü İmam, gündüzleri köy köy dolaşarak düşmana karşı direniş çağrısı yaparken. Geceleri ise şehre inerek düşmana karşı yürütülen mücadeleye yardım eder.  Maraş savunmasına katılıp şehrin kurtuluşuna önemli katkılarda bulunur, Ancak, Sütçü İmam’ı bulamayan işgalciler Çakmakçı Sait’i şehit ederler…

Ancak bu milletin evlatları, topyekun bir milli mücadele yaparak, işgalcileri kovmuşlardır…

Sonrasını biliyorsunuz.  Bu konuyu bir tarafa koyalım. Şimdi diğer kahramanlarımıza dönelim.

 

FRANSIZ KOMUTANA YAZILAN MEKTUP 

Sadece ilimizde değil, tüm yurtta işgalcilere karşı ciddi bir direniş söz konusudur. Antep’te Şahin Bey kendisinden Antep yolunu açmasını isteyen Fransız Komutanlığına şu mektubu yazmıştır: “Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde Türk kanı vardır. Her bucağında bir atanın mezarı vardır. Eski zamanlardan beri Türkler bu topraklarda yaşamaktadır. Türk bu topraklara, bu topraklar da Türk’e ısındı, kaynadı. Sadece siz değil bütün dünya bir araya gelse bizi bu topraklardan ayıramaz. Sonra sen, Türk esir yaşamaz, diye duymadın mı? Namus ve hürriyeti için ölüme atılmak bize, ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Sizler canı kıymetli insanlarsınız. Bize çatmayınız. Bir gün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza.  Kaldı ki sizin askerlerinizin ölümüne siz sebep olmaktasınız…”

Yine Urfa’da da aynı çıkış söz konusudur: “Ali Saip Beyden bahsediyorum.  Peki kim bu kahraman? “1885’te doğan Ali Saip Bey Harp Okulunu bitirdi. 1919 yılında Urfa Jandarma Komutanlığına getirildi. İşgalden sonra şehrin ileri gelenleri ile bir millî teşkilat kurarak Fransızların Urfa’dan atılmasında önemli rol oynadı. Bu katkılarından dolayı Atatürk tarafından kendisine “Ursavaş” soyadı verildi. Ali Saip Ursavaş 1939’da Adana’da vefat etti.

Ali Saip Bey, Fransızlarla girdiği bir çarpışmanın ardından savaş alanını gezerken şu duygulu sözleri söylemiştir:

“Şimdi toprağa serilip kalmış bu bahtsız Fransız delikanlıları ne arıyorlardı burada? Niye geldiler, burada ne işleri vardı? Urfa nere, Paris nere? Neden gelip yaşamlarını burada bıraktı bu genç insanlar. “

 

ÖNCE VATAN

Kurtuluş Savaşları bitmez, siz güçlü olmadıktan sonra, hatta güçlü de olsanız düşman rahat bırakmaz sizi, bu bir hak batıl mücadelesidir.

15 Temmuz kalkışmasında bunu daha yakından gördük. Ancak milletimiz tarih yazdı o gün, günümüz Sütçü İmamlarından, Aslan Beylerinden bahsediyorum.

Tarih yazmak öyle kolay değil, bedel ister. Bunun için tarihi bilmek, tarihi olaylardan ders çıkartmak gerek.

Hep derler ya, “Tarih Tekerrürden İbarettir!” Aynen öyle, tarih her yüz yılda bir tekerrür ediyor, ders çıkartmadığınızda.  Bunun için kahramanlarımızı yeni nesiller iyi anlatmak gerekiyor…

Norman Cousins der ki; “ Tarih, muazzam bir erken uyarma sistemidir…”

Peki sözü de daha fazla uzatmaya gerek yok.

Kalın sağlıcakla.