Yazar Sadık Usta’nın kitabında okumuştum, batılı bir felsefeci İslam’ın misyonunun sona erdiğini(haşa), bu nedenle artık kitleleri eskiden olduğu gibi etkileyemeyeceğini iddia ediyordu.
12 Ocak 2020 tarihinde vefat eden Wilfried Hofmann ise bunun tam tersine(Müslüman olduktan sonra Yusuf ismini alan) kardeşimizde Üçüncü Bin Yılda, Yükselen Din İslâm kitabında da: “İslâm ve Müslümanlar, bundan sonra daha fazla Batı’nın parçası ve istikbali olacaktır.”
Sizin anlayacağınız “ İslam davasının canlılığını kaybetmeyeceğini ve batının kurtuluşu da inşallah İslam olacak düşüncesini taşıyordu…
Acaba hangisi doğru ve bu nasıl olacak? Soruları da aklımıza geliyor değil mi? Açalım.
Bediüzzaman, Hz. İsa (as)’ın ahir zamanda tekrar gelişini izah ederken, İsevilik dininin tasaffi edeceğini ve İslam’la omuz omuza vereceğini ve hatta ancak bu şekilde küfrü mutlaka karşı konulabileceğini ifade etmektedir. Burada acaba diyorum, ahir zamanda güneşin batıdan doğuşu buna mı işaret! Peki biz devam edelim.
Burada şifreli iki kelime var, birisi tasaffi kelimesi diğeri ise küfrü mutlaktır. Tasaffi kelimesinin durulmak, arınmak olduğunu biliyoruz. Demek ki hakiki nasraniler, kendi dinlerine yani İslam’a dönecekler. Ama şu anda siyonistler, onları kapmış gibi görünüyor.(Evanjelistleri kast ediyorum)
Öyle ya, Hz. İsa ve Hz. Muhammed(sav) ve diğer bütün hak peygamberler İslam üzere yaşamışlar, gönderildikleri toplamlara Cenab-ı Allah’ın emirlerini öğretmişlerdir…
BATI BATIYOR DEMİŞTİK YA
Evet batı kapitalizmin zirvesine ulaştı, madde perest oldu, emperyal emelleri uğruna insanlığı hiçe saydı ama bununla birlikte batının içinde de vicdan sahipleri, hak perestler ve yaşamı doğru olan insanlar azınlıkta değil. Aynı şekilde Yahudilik içinde geçerli bu söylediklerim.
Ama, batı toplumlarda aşırı tüketim, eğlence, uyuşturucu kullanımı ve ailenin bozulması gibi sosyal problemler de yaşanıyor. Aynısı ABD dahil diğer ülkeler içinde geçerli, hatta bizim toplumlarımızda da bozulmalar var. Bu bozulmaları ileletbek sürdürmek elbette bir gün vicdan sahiplerini rahatsız edecektir. Bunun için bazı büyük olaylar da olabilir. Ama bundan önce bize düşen özellikle Müslümanların biran önce Kur’ana sımsıkı sarılmaları gerekiyor…”
Daha söyleyeceğim çok şey var ama sözü ben ehline vereyim. Bedizzüman’ın yukardaki sözüne tekrar girilim: “Ahir zamanda Hazret-i İsâ Aleyhisselâm gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) ile amel edecek" meâlindeki hadîsin sırrı şudur ki: Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı Ulûhiyete karşı İsevîlik dîni tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılâb edeceği bir sırada, nasıl ki İsevîlik şahs-ı manevîsi, vahy-i semavî kılınciyle o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevîsini öldürür: öyle de; Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı mânevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı mânevîsini temsil eden Deccalı öldürür.. yâni inkâr-ı Ulûhiyet fikrini öldürecek...”
( bk. Mektubat, Birinci Mektup.)
Şimdi bu cümleleri az çok yorumlama kabiliyetiniz vardır. Allah-u Alem bu şöyle olabilir.( Haşa gelecekten haber veremem bu bir tahmin veya öngörüdür)
Takip ettiğim kadarı ile hakiki İncil ve Tevrat bulundu ancak saklanıyor. Bir ara Muhsin Yazıcıoğlu vefatı döneminde de bunlar konuşulmuştu.
Demek ki Mesih(as) gelecek; bu İncil ve Tevrat tekrar vicdan sahipleri tarafından ortaya çıkartılacak, okunacak ve Kur’an ile örtüştükleri kabul görecek. Peki bu ne zaman nasıl olacak?
Gününü ve tarihini bilemem ama bize düşen şu zamanda, İslam’ı iyi öğrenmek ve doğru yaşamak ve dinsiz felsefecilere inat İslam’ın Misyonunu kıyamete kadar devam ettireceğini göstermektir. Zaten bununla mükellefiz. Biz her yerde iyi olacağız, iyiliği emredeceğiz ve kötülükten uzuk durup, kötülüğü gördüğümüzde elimizle durdurmaya çalışacağız…” Yani i'la-yı kelimetullahı(İslam esaslarını yaymak) davamızı sürdürmektir.
Bu millet asil bunu biliyorum ve son söz olarak diyorum ki, Asil Azmaz. Yiğit düştüğü yerden kalkar. İnşallah hepbirlikte yeniden Allah’ın davasını yücelteceğiz.
Kalın sağlıcakla