Kahramanmaraş’ın bana göre en iyi başardığı konularınbaşında taziye evleri geliyor. Allah razı olsun bu işi başlatanlardan gerçektenbüyük bir hizmet verilmekte…
Acizene bu kardeşinizinde bu hizmetin başlamasında payı varama gerçek pay dönemin belediye başkanlarınındır. Haklarını vermek gerek.
Ancak Taziye Evlerinde gördüğümüz bazı eksiklikler sözkonusu. Daha doğrusu vatandaşlarımızın hatalarından gelen küçük sorunlaryaşanıyor.
Önceki gün emekli öğretmen arkadaşlarımdan birisi yanımayaklaştı; gördüğü eksiklikleri dillendirdi. Başladı anlatmaya: “Cenazedebaşlıyor bu eksiklikler. Adam cenaze toprağa verilmiş, oracıkta taziyedebulunuyor. Ayrıca, taziye evlerindekiikramlar yapılıyor(çay dağıtımı v.s), tatlı sorunu yaşanıyordu kısmen çözüldü, musafaha yapanlar var, yanlış Kur’an okuyanlarvar. Orayı mesken tutanlar var. Mikrofonu alıp neredeyse saate yaklaşan sohpetleryapanlar v.s….”
Arkadaşıma bu konuda daha önce yazı yazdığımıhatırlattım. Ne yapılması gerektiğini sordum. Kendisi müftülüğe baş vurduğunu,Hatta Vaizlerimizden Mustafa Sinanoğlu’na konuyu aktardığını ancak çözümbulunamadığını belirterek; “ Bence her taziye evine, taziye edebi ve adabıkonusunda kurallar koymak gerekir…”
“Lutfen bu konuda bir yazı daha kaleme alır mısın?”Deyincede bize bu konuda bir yazı daha kaleme almak vacip oldu.
TAZİYE ADABI
İslami kaynaklarda şöyle deniyor: “Taziye etmek, yanicenaze yakınlarını teselli etmek, acılarını paylaşmak ve onlara güzel sözsöyleyip nasihat etmek demektir. Taziye sünnet-i müekkededir. Taziyenin müddetiüç gündür. Uzaktan gelenler için bu müddeti uzatmak caizdir. Taziye definişlerinden sonra başlar.
Taziye İslâmî adaplara uygun yapılmalıdır. Örneğintaziyeye gidenler ölünün yakınlarına teselli, metanet ve güç vermelidirler.Ölüyü hayırla anmak, ona duada bulunmak, onun iyiliklerinden bahsetmek gibi.Peygamberimiz (s.a.v.): “Kim başına bir felaket gelen kimseye taziyedebulunursa, aynen onun gibi ecir alır” buyurmuştur.(Tirmizi)
Taziyeler İslâmî ölçüler dahilinde olmalıdır. Bu husustasünnet aşılmamalıdır. Bazı yörelerde taziyeler sünnete göre değil de adet,gelenek ve göreneklere göre yapılmaktadır.
TAZİYE ÜÇGÜNDÜR
“İmam Şâfiî el-Umm adlı eserinde şöyle der: “Ben matemdenikrah ediyorum. Matem ise taziye için toplanan cemaate denir. Bu tür gelenekvelev ki ağlama ve ağıt olmazsa bile yine mekruhtur. Çünkü bu üzüntüyü yenilerve kederli ailenin külfetini artırır. Bu ancak herhangi bir bid'at ve hurafeleriçeren bazı davranış ve adaplarla karışmayacağı şartıyla caiz olabilir. Şâyetmecliste sözü edilen haram olan bazı bid'atlar sözkonusu olursa o zaman enbüyük haram sayılır. Çünkü sahih hadiste geçtiği gibi “her bid'at delalettir.”
Ölü adına yapılan üçüncü gün yemek ziyafeti (şiv hıtma)kırkıncı, elli ikinci gece merasimi ve halk arasında kara bayram denen ilkbayramda yeniden ölü yakınlarına taziyede bulunmak İslâm'a uygun olmayıp bid'athükmüne girmektedir.
Kişi ölü için hayır ve hasenatta bulunmak isterse günbelirtmeden yapmalıdır. Hulasa gelenekler sünnetlerin önüne geçmemelidir.Günlerce gelenlerin taziyelerini kabul için ölü evinde veya çadır gibimekanlarda oturmakta bid'attır.
Cenaze evinin gelen gidenlere yemek hazırlamasımekruhtur, bidattır, aslı esası yoktur. Çünkü böyle yapmakla cenaze ailesininsıkıntı ve kederi bir kat daha arttırılmış olur, meşguliyetlerine meşguliyetkatılmış ve cahiliyye döneminin adetlerine benzetilmiş olur. İmam Mâlik ve İmam Ebû Hanife'ye göremezarlıkta Kur'ân okumak mekruhtur. İmam Ebû Hanife'ye göre mezarlıkta normalsesle dahi Kur'ân okunması mekruh iken bu mezhebin mensuplarının normal sesleokumayla kalmayıp alabildiğine hoparlörleri açarak Kur'ân okumayı gelenekhaline getirmekle tahrimen kerahet işlemektedirler.” (Kaynak Safetullah Çiçek(Uzman Vaiz)Şu mezar yapma konusu da abartılıyor ve devasa mermerden yapılanmezarlarda doğru değil..
Sonuç, belediyemizin cenaze hizmetleri çok güzel, taziye evlerine uzmanların hazırlayacağı Taziye Evleri Adabıda hazırlatmalı ve çerçeveletip asılmalı, herşey İslam’ın emrettiği şekildeolmalıdır…”
Kalın sağlıcakla.