Mehmed Durmuş’un Abant Konsili isimli kitabını yeniden okumaya başladım, 2012 yılında yayınlandığında okumuş, iki de makale yazmıştım. Kitap baştan başaFETÖ’yü anlatıyor. O zaman tereddütlü baktığım değerlendirmeleri ihanetinden sonra çok daha iyi anlamaya başladım… Tabi ; “Vatana ihanet sadece 15 Temmuz'la sınırlı değil. Vatan hainleri kendi ülkesine, insanlarımıza sadece 15 Temmuz'da kurşun sıkmamış, son üç yıldır Güney'den de Türkiye'yi vurmuşlar. En sinsi kuşatma ile karşı karşıya kalmışız. Bu aşamadan sonra Türkiye Batı ile, ABD ile, Avrupa Birliği ile, Batılı kurumlar ile ilişkilerini de sorgulamak, daha rasyonel zemine oturtmak zorunda.
Atlantik merkezli bütün güvenlik stratejileri masaya yatırılmalı. Türkiye'nin milli çıkarlarına ne kadar uygun, derinlemesine sorgulanmalı. Türkiye, buradan hareketlebölgesel ve küresel ilişkileri, perspektifi yeniden tanımlamalı. Bunları yaparken önkabullerden, ezberlerden ve önyargılardan uzak durmalı. O kadar vahim tehditlerle yüzleştik, o kadar büyük tehlikeler atlattık ki, bunları yapamazsak, aynı tehditleri bir daha yaşama ihtimalimizçok yüksek. Siyasi akıl, o emanet akıllara ihtiyaç duymadan bütün bunlara müdahale edebilmeli. ÇOK KUTUPLU DÜNYA GERÇEĞİ Türkiye ile ABD ve AB arasında, siyasi tarihimizin görmediği ölçüde bir güven bunalımı yaşanıyor. Çünkü siyasi tarihimizde görmediğimiz ölçüde tehditlerle yüzleşiyoruz ve bu tehditlerin neredeyse tamamı Batı başkentlerinden geliyor. Kimse, bu tespitleri “Batı karşıtlığı” palavrasına indirgeyerek boşa çıkarmaya çalışmasın. Böyle bir söyleme ihtiyacımız yok. Ama müttefik saldırılarını da allayıp pullayıp milletimize pazarlayacak, ona makul gerekçeler üretecek durumumuz da yok. Çok kutuplu, çok başkentli, çok bloklu bir dünyada Türkiye'yi kayıtsız şartsız tek bir bloka bağımlı kılmak, artık bu ülke için ihanete varan bir yanlışlığın adıdır.(Kaldı ki ikiyüz yıldır batı batı dedik, batı bizi iflak etmedi) Bizim “vesayet” dediğimiz şey işte budur. Vesayetle mücadele ediyorsak, yüz yıl sonra ilk kez kendi ayaklarımızın üstünde durmayı kafaya koymuşsak, bütün bu ilişkileri ve ortaklıkları sorgulamak zorundayız. Belki 15 Temmuz olmasaydı, bu aşırı bir talep olabilirdi. Ama 15 Temmuz'da da, Kuzey Suriye'de de, Güneydoğu'da da bu güçlerin açık saldırılarına maruz kaldık. Bundan sonra bu ülkeyi, siyasi aklı, güvenlik stratejilerini, Türkiye tasavvurumuzu, terör örgütlerini ülkemize saldırtan iradeye teslim edemeyiz. Edersek intiharetmiş oluruz. ABD SİYONİZMİN ÇIKARI İÇİN UĞRAŞIYOR Son bir haftada ABD'nin aldığı pozisyona bakın. PKK/PYD üzerinden Türkiye'ye tehditler savuruyor, Fırat Kalkanı operasyonunu boşa çıkarmaya çalışıyor. Müttefiki olan bir ülkeye karşı açıkça terör örgütleriyle ortak oluyor. Türkiye'ye ABD saldırıları aslında tam gaz devam ediyor. Bu saldırıların önünü almak için, Kuzey Suriye'deki alçakça planı boşa çıkaracak operasyon devam etmeli. Sınırın Suriye tarafı tamamen terör örgütlerinden ve ABD denetiminden kurtarılmalı. Bütün Suriye sınırı boyunca son üç yıldır dönen dolaplar bir bir ortaya çıkarılmalı. 15 Temmuz saldırısını geri püskürtülmesi kadar hayati bir konudan söz ediyorum. Bence işe Kobani (Ayn el Arab) olaylarından başlamalı. Türkiye'yi orada nasıl oyuna getirildi, kim getirdi? Tuzağın büyüğü orada.(1) STRATEJİK PLANLAMA ÖNEMLİ İbrahim Karadöl’ün bu değerlendirmes içinde altını çizdiğim bir konu var. Ne diyor?
Atlantik merkezli bütün güvenlik stratejileri masaya yatırılmalı. Öyle ise; “ Ülkemizin bu oluşumların zararlı politikalarından arınarak kurtulması için devletin stratejik planlama ünitelerini millileştirip, milli stratejik planlama uzmanları aracılığı ile üst akılın uyguladığı gladyo politikalarını kapsamlı bir şekilde ele alıp öncelikli olarak etkisiz hale getirecek, oluşumunu engelleyecek, olgunlaşmasını önleyecek plan ve proğramlar oluşturup daha sonra bu kirli hamlelerin tekrar tezahür etmemesi için ileriye yönelik milli stratejiler inşa etmeleri gerekmektedir.
“Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kafi değildir. Mutlak suretle ufkun ötesini görmesi ve bilmesi gerekir.” Ülkemizin, Cumhurbaşkanlığı öncülüğünde, milli güvenlik ve milli istihbarat koordinasyon merkezleri eşliğinde, milli strateji uzmanları aracılığı ile dünden ibret alan, bu güne sahip olan, yarına hakim olan, yarından sonrasını öngören milli stratejilere sahip olması gerekmektedir.(2) lar; (1)ibrahim Karagül-Yeni Şafak (2)Serdar BOZDOGAN turkiyedellegalolumşumlarakarsiguvenlik stratejisi