Milli Gazete yazarlarından Reşat Nuri Erol, son bir haftadır “On yıl önce-on yıl sonra; yine tarım” başlıklı makaleler yayınlıyor, bizde dikkatle okuyoruz. Çünkü tam bilmediğimiz bir konu, doğrusu ilgimi de çekiyor. Gerçi daha önce bu konuda enaz beş makale yazdım ama bu Erol daha da farklı konulara dikkat çekiyor.

Gıda hakkı, yaşam hakkı gibi temel bir haktır… diyen yazarımız derin tavsiyelerde de bulunuyor. İlk yazısında sağlık ile tohum arasında bağlantı kurarak şöyle bir değerlendirme yapmış: “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi sözü, hem de Kanuni Sultan Süleyman tarafından söyleneli asırlar geçti, bu söz çağımızda da değerini fazlasıyla koruyor… “ diyor.

Ardından tohumda tekelleşme üzerinde duruyor ve diyor ki; “Bütün dünyada ve ülkemizde hayatımızın her alanını istila eden bir ‘sosyal tufan’ var ve bu tufana karşı bir ‘Nuhun Gemisi’ inşa etmek gerekiyor. Bu tufanı idrak eden ve ona karşı bir geminin inşa edilmesi gerektiğinin bilincinde olanlar, bu gemiyi inşa ederlerse kurtulacaklar; bu idrak ve bilinçte olmayanlar ise helâk olup gideceklerdir.

GDO DEVLERİ

Yazar ilgili makalesinin ikinci bölümünde yapılan bir röportaja dikkat çekerek diyor ki; “Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl, tarım sektörünü elinde tutan GDO devlerinin insanlık için gerçek bir kıyamet yaratacağını söylüyor. İddialar insanlık için son derece ürkütücü. Ürkütücü sorular ve sorunlar şöyle: Norveç’teki küresel tohum deposu ile amaçlanan ari üstün ırk yaratmak mı, yoksa istenmeyen ırkları yiyeceklerle kısırlaştırmak mı? Ari ırk ve istenmeyen ırklar?! Ne dersiniz, yoksa tekel sömürü sermayesi Hitler’in ruhunu yeniden hortlatmak mı istiyor? Hatırlanacağı üzere Hitler de böyle iddialarla ortaya çıkmış ve milyonlarca insanın helâk olmasına sebebiyet vermişti. “Kıyamet Tohum Deposu” olarak da bilinen Svalbard hariç, dünyadaki diğer tohum depolarını bekleyen “kıyameti” kim koparacak? Hedef ve niyet böyle.

DETAYLARA İNİYOR

Yazısında bu konudaki detaylara da giren Erol, değerlendirmesini şöyle sürdürmüş: “Bir dergi, 2007 yılının Aralık ayında bu meseleyi “Kıyamet Kapısı” başlığıyla kapak konusu yapmış, 2008 yılının Şubat ayında da projenin tamamlanacağını duyurmuştu. İşte o proje tamamlanmış! Norveç’in kuzeyindeki Spitsbergen Adası’nda “Svalbard Küresel Tohum Deposu” adı verilen ambar, Mart 2008 itibariyle resmen faaliyete başlamış. Donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda şuanda dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohum özel ambalajlarda saklanıyor. Kuzey Kutbu’na 1100 kilometre uzaklıkta olan buzdağı ambarında bazı dayanıklı tohumlar 1000 yıl kadar bozulmadan kalabilecek. Her türlü nükleer saldırıya, patlamaya ve depreme dayanıklı olan bu tohum deposuna “Kıyamet Tohum Deposu” da deniyor.”

KÜRESAL TOHUM DEPOSU NEYİN NESİ?

Norveç’in kuzeyindeki -“Svalbard Küresel Tohum Deposu” adı verilen ambar, “Kıyamet Tohum Deposu” da denilen ambardan söz ediyorduk. Dünya üzerindeki tüm tohum çeşitlerini bir araya getirmeyi hedefleyen ambarın amacı, gelecekte dünyanın başına gelebilecek nükleer savaş, meteor düşmesi veya iklim değişimi gibi bir felaket durumunda, tohum çeşitliliğinin korunmasını sağlamak. Evet, buraya kadar her şey gayet iyi niyetli gibi görünüyor. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil.

Bundan önceki yazımızın başlığında, ‘Tarımda kıyamet mi?’ dedik ve meseleye girizgâh yaptık. Bugün kaldığımız yerden devam ediyoruz. Kanaatimizce, ‘kıyamet’ olmasa bile, bir ‘sosyal tufan’ söz konusu ve o sosyal tufanı hayatımızın her alanında bütün boyutları ile hâlen yaşıyoruz… Gidişata bakılırsa, tufan tarım sektörüne de sıçrayacak gibi görünüyor.

Ancak Alman asıllı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl’ın bu proje ile ilgili dehşet verici şüpheleri var. Engdahl, tarım sektörünü ellerinde tutan GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) devlerinin bizim bilmediğimiz bir şeyler bildiklerini düşünüyor.(Devam edeceğim)

Şimdilik kalın sağlıcakla.