Bazı küçük sohbet ortamlarında dillendirilen bir konu ; Adem ( as) ve ondan sonra gelen peygamberler de namaz kılar mıydı ? sorusuna bir tetinme olarak yazıyorum.
Hz. Ademden (as) dan Peygamberimize ( asv) gelinceye kadar bütün Peygamberlerin tebliğ etmiş oldukları iman esasları birdir. Bu husus bütün hak dinlerin ortak esasıdır. Hiç bir Peygamber bu esasları değiştirmediği gibi, her hangi bir ilave de yapmamıştır. İlahi dinler arasında iman esasları konusunda hiç bir fark olmadığı gibi, Temel ibadetler arsında da fark bulunmamaktadır. Örneğin: Dinin direği olan namaz, Bütün Peygamberin ümmetlerine de farz kılınmıştır. Arada ki fark sadece vakitlerde ve rekat sayısındadır. Bizde ise elli vakitken, beş vaki te indirilmiş , ama buna denk olarak elli vaktin sevabı verilmiştir.
Namazın geçmiş ümmetlerde de emredildiği hususu Kur’an- ı Kerimde açıkça beyan buyurulmaktadır. Mesela, bir ayet-i kerimede Hz. İbrahim (as ) ın devamlı namaz kıldığı ve kendi nesline de namaz kılmayı öğütlediği şöyle haber veriliyor. “ Yarabbi , beni ve benim neslimden olanları namaz da devamlı kıl. Ey rabbim duamı kabul buyur”. ( İbrahim suresi, ayet 14/ 40)
Hz. Musa ( as ) da namazla emrolunmuştur. Maide Suresinin 12. Ayet-i kerimesinde İsrail oğullarından namaz için kesin söz aldığı bildirilmektedir.
Hz. Şuayb ( as) da namazla emrolunmuş ve çok namaz kıldığı bildirilmiştir. Bu husus K. Kerimde şöyle beyan edilir. “ Onlar dediler ki: ‘ Ey Şuayb, atalarımızın taptıklarını terk edip mallarımız hakkında dilediğimizi yapmaktan vaz geçmemizi , sana namazın mı emrediyor ? ( Hud, 11/ 87)
Yine K. Kerimde Hz. İshak ve Yakup’un, Hz. Zekeriyya’nın , Hz. İsa’nın ( Aleyhimüsselam ) namaz kıldıkları bildirilmektedir.
Diğer taraftan oruç ve zekatta sadece bize farz değildir. Diğer ümmetlere de farz olduğu beyan edilmektedir. Örneğin: Bakara suresinin 183. Ayetinde şöyle buyurulmaktadır. “ Ey iman edenler ! Oruç sizden evvelki ümmetlere farz kılındığı gibi , size de farz kılındı. Taki, günahtan sakınıp takvaya eresiniz”. Görüldüğü gibi , Namaz, Oruç, Zekat ve buna benzer bir çok temel esaslar bütün semavi dinlerde emrolunmuştur. Zamanla , Yahudiler, Hıristiyanlar bu esasları terk ederek veya değiştirerek ; günümüzde olduğu gibi yanlış yollara süluk etmişlerdir. Yine Hz. İbrahim ( as ) Namaz konusunda şöyle dua etmektedir.” Ey Rabbim ! beni ve soyumdan gelecekleri, namazı dosdoğru kılanlardan eyle. Ey Rabbimiz ! duamı kabul et.” ( İbrahim Su. 14/37 ve 40). Yine, Lut, İshak ve Yakub ( Aleyhimüsselam ) “ Namazı doğru kılmayı, zekatı vermeyi onlara vahyettik. Onlar yalnız bize ibadet eden kullardı." Enbiya su, 21/73 ). Hz. Lokman ( as ) Kendi oğluna” Yavrucuğum , namazını kıl, iyiliği emret ve kötülükten de sakındır”. Lokman su, ayet, 31/17).
Musa (as ) kardeşine ; “ Evleriniz de namaz kılacak yerler yapınız, namazı doğru olarak kılın, müminleri de müjdele diye vahyettik.” ( Yunus su, ayet, 10/87). Hz. Meryem için “ Rabbine gönülden ibadet et ! secdeye var ve ruku edenlerle beraber ruku et”. ( Al-i İmran su, 3/43).
Bunlar birer örnektir. Bütün Peygamberler emredilen şekilde namaz ve diğer dini vecibelerini bihakkın yerine getirmişlerdir.
Cenab-ı Hak Kerim kitabında; “ kendilerine kitap verilenler, ancak apaçık delil kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüler. Halbuki onlar dine hiçbir şey katmadan ter temiz bir şekilde Allah’a kulluk yapmaları, namazı ikame etmeleri zekatı vermeleriyle emrolumuşlardı. İşte bu doğru olan dindir.” ( Beyyine su, 98/4-5).
Görüldüğü gibi, bütün dinlerde dinin temel esasları farz olarak ikame edilmiştir. Kur’an da ifade edilen en son din ise İslamdır. Onun gelmesi ile diğer dinlerin hükmü geçersiz olmuştur. Çünkü, ekmel din sadece İslam olduğu Kur’an da acık olarak bildirilmektedir.
Allah katında tek geçerli din İslamdır. Kur’an diğerlerini nesh etmiştir ( hükmünü kaldırmıştır) Onlar asliyeti kaybetmiştir. Bazı kötü emelli kişiler , onları tahrif etmiştir.
Ne mutlu Kur’ana ve İslama gönül verenlere. Veyl ( yazıklar olsun ) o kimselere ki
İslama sırt çeviriyor, düşman vaziyeti alıyor. Günümüzde ki, Ezana ve camilere dil uzatanlar gibi. Bu gün İslam’ı da tahrif etmeye çalışan bazı ilahiyatçıların ülkemizde de mevcut olduğu görülmektedir. Cenab-ı Hak gerçek İslam’ı her türlü fitne ve fesatlardan muhafaza etsin.
Kainatın sahip ve yaratıcısına emanet olun.