Geçtiğimiz günlerde Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı tarafından hazırlanan, “Yüksek öğretim ve üniversiteler raporunu” 4 sayı üstü üstüne yazdım; akademik bir yazıydı, zaten üniversite hocaları hazırlamıştı, ancak KSÜ yetkililerinden çıt çıkmadı. Demek ki dedim, bizim üniversitemizin yapılanmasına hiç gerek yok, eksiğini de bulamazsınız ya da okumaya değer bulunmamış! İsteyen okur, isteyen okumaz ancak üniversiteler bile böyle duyarsız davranırlarsa, biz kimi laf anlatalım ya da niye yazalım ki? Neyse vebal bizden gitti. Ama içimde rahat değil, onu da söyleyeyim.
Bugün de aynı vakfın yine akademik çevreler tarafından hazırladıkları: “TÜRKİYE’DE DİNİ HAYAT RAPORUNDAN” bahsetmek istiyorum.
Bu yazıda rapordan uzun uzun bahsetmeyeceğim, bir iki cümle yazıp sonra değerlendirmeme geçmek istiyorum.
Rapor öncelikle Cumhuriyet döneminden günümüze kadar dini hayatı özetlemiş, sonra da ön plana çıkan dört ana noktayı belirlemiş. Raporu göre: “Ülkemizde dinin anlaşılması ve yorumlanması problemi. Dindarların siyaset ve rejimle problemleri. Din eğitimi; dini değerlerin erozyonu ve ahlak problemi!”
Bütün rapor bu dört ana başlıkla ele alınmış. Raporu hazırlayan heyet en sondada 6 maddelik öneri sunmuş.
Bunlar; “Tarihimize ve milli değerlerimize ters düşen, dizi ve filmlere karşı, milli ve manevi değerleri içeren film ve diziler yapılması, reklamlardaki açık seçik görüntüler için Reklam Kurumu oluşturulması. RTÜK bünyesinde daha özel bir çalışma tesis edilmesi. İnsanları tüketime ve diğer yanlışlara yönlendiren magazin programlarının kaldırılmasını; son olarak da dini değerleri aşağılayıcı veya tahrif edici yayınlara müsaade edilmemesi gerektiği üzerinde durulmuş” (Not: Kısaltarak alıntı yaptım) Bana göre bu rapor sığ olmuş, konuyu açacağım.
BİRDE YABANCILAR GÖZÜ İLE DİNİ HAYAT MESELESİ VAR
Perspektif Dergisi (1 Haziran 2021 tarihli sayısında), yabancıların daha çok da batılıların "SİYASAL İSLAM" üzerinden İslam dinini yorumladıklarını kaleme almış. Derginin; “İslam Tartışmalarının Yeni Hayaleti: “Siyasal İslam” başlıklı yazısının girişinde diyor ki: “İslam tartışmalarının yeni odak noktası “siyasal İslam” ve batılılar son dönemde bunun ne anlama geldiğini sorgulayıp tartışılıyor.
Avrupa toplumları İslam ve Müslümanlara geçmişte olduğu gibi bugün de siyasi bir perspektiften bakıyorlar. İslam ilahiyatı veya Müslümanların günlük yaşamından daha çok siyasi konular ilgi çekiyor. Nitekim basına yansıyan İslam’la ilgili sosyopolitik konular müthiş bir ilgi görüyor. İslam’ın özü ile ilgili olan tartışma tüm İslam söylemini kapsıyor.
İslam ve İslam’ın siyasetle olan ilişkisi medyaya bu kadar çok yansıyınca, İslam’ın kamuoyundaki algısı da elbette bundan etkileniyor. Ve İslam, gazeteci-yazar Ralph Giordano’nun ifadeleriyle “salt siyasi bir din” gibi yansıtılıp algılanıyor. İslam’ın dinî karakteri hasır altı edilerek ortaya eksik bir temsil çıkartılıyor ve böylece İslam sadece siyasi alanın sınırları içerisinde tanımlanıyor. Kısacası ortaya “İslam siyasettir ve siyaset yapar” gibi bir düşünce çıkıyor. “Siyasal İslam” işte bu şekilde bir çatışma kavramına dönüşüyor ve İslam’ın kendisi, özü ve yapısı hakkındaki tartışmaların ayrılmaz bir parçası oluyor.” Bu yazıyı bana gönderen Ekrem Yıldırım hocam der ki, Avrupa İslam’ın sadece siyasi yüzüne bakıyor, diğer yönleri ile ilgilenmeyince tam tanıyamıyorlar. Eyvallah! Neyse değerlendirmemize geçelim.
Gerek rapora baktığımızda ve gerekse Perspektif Dergisindeki değerlendirmelerde ortak bir nokta gözü çarpıyor, ne biz İslam-ı hakkıyla biliyor ve yaşıyoruz, ne de yabancılar hakkıyla tanıyorlar!
Yukardaki raporu sığ ve zayıf bulduğumu söylemiştim, çünkü Türkiye’de dini hayat yukardaki 4 ana başlık dışında çok farklı ve geniş yeni başlıklarla ele alınması gerekiyor.
Bir defa Türkiye’de din öğretim veya kültürü yerine din eğitimi yapılmayışı ele alınmalı. İşte okullarda temel İslam bilgileri veriliyor, yaz Kurun Kurslarına da çocuklar katıldı mı, bizde dini eğitim tamamlandı zannediliyor. Okuduğu namaz surelerini bilen kaç kişi çıkar bu ülkede? İsterseniz deneme yapalım? Sonuç olarak Avrupalılar, Türkiye'yi Rusya ve Çin'den daha ciddi bir sorun ve tehdit unsuru olarak görüyor. Buna bir de kendi içimizdeki beyinsizleri ve uyumsuzları kattığımızda bozulmalar artıyor. Çözüm ise Allah’ın ipine sım sıkı sarılmaktan geçiyor.