“Bilge insanların aydınlatmadığı toplumu, şarlatanlar aldatır!” (Condorcet)
Bir ülke için ulema, aydın, münevver, entelektüel, bilgi kişiler, gazeteciler, bilim insanları, ümera her ne derseniz deyin çok önemli insanlardır. Çünkü bu zümre toplumun önüne ışık tutar, yollarımızı aydınlatırlar. Aydınlar bilgileri ve yaşamları ile topluma örnek olurlarsa, halkıda doğruya yönlendirir, cehaletten uzaklaşırlar. Huzurlu bir toplum oluruz. Hani Alemlerin Efendisi buyurmuş ya: “Neye laikseniz öyle yönetilirsiniz!” tıpkı bunun gibi…
Şimdi bu kavramları biraz açalım ki, konu iyi anlaşılsın. Ulema (Arapça), Müslüman ülkelerde eğitimli din alimlerinden oluşan sınıf. Tekili erkekse âlim, kadınsa âlimedir. Geçmiş yüzyıllarda yaşamış âlimlerin pek çoğu hezârfendi. Ulema sınıfı fıkıh ve şeriat (İslâm hukuku) konusunda derin bilgiye sahiptir ve bazı âlimler, aynı zamanda şeriatın uygulayıcısıdır…” (Kay.Vikipedi)
Tarihi tanımlamasına baktığımızda ise Medrese öğrenimi görmüş, özellikle fıkıh, kalem vb. dini bilimlerde söz sahibi kişi. Ulemalar Osmanlı Devleti'nde, devlet görevlileri, bilir kişi olarak da tanımlanmış.
Aydın ise, genellikle öğrenim görmüş, çok okumuş, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek nitelikte olan kişiler için sıfat olarak kullanılmakta. Eş anlamlısı münevver, entelektüel olarak da sözlüklerde gösterilmiş.
Filozof ise: “Felsefe ile uğraşan ve felsefenin gelişmesine katkıda bulunan kimsedir”
Tanımdan da anlaşılacağı üzere filozof daha çok batının kullandığı bir tanımlama, bizde İmam Gazali gibi birkaç filozof çıkmışsa da biz onlara daha çok ulema demekteyiz…
ENTELEKTÜEL OLMAK
Geçmiş yazılarımda birçok Müslüman ve Türk olan ulamalardan bu köşemde sizlere bahsetmiştim, bugün de son dönemin gerçek aydınlarından biri olan Cemil Meriç’in anlatmak istedim.
Mahmut Ali Meriç, “Bu Ülke” isimli kitabının önsözünde onun bu yönü ile ilgili der ki: “Cemil Meriç gerçek bir entelektüel olarak karşımızdadır. Ona göre, gerçek entelektüel bir zümrenin emir kulu değildir, gerçek entelektüel bir devrin şuuru olmak zorundadır, bütün hakikatleri yoklamalı, bütün yalanların maskesini yırtmalı, kalabalığa doğruyu göstermeli, her düşünceye saygılı olmalı, tarafsız ve vuzuhu fethe çalışmalıdır.
Gerçek entelektüel, ülkesinin bütününü, bütün ülkere karşı müdafa edecek, sınıflar üstü hakikatleri araştırmalı. Dürüst olmalı, çok okumalı, düşünmeli, ortaya çıkarttığına inandığı hakikatleri, vardığı terkipleri korkusuzca yazarak yayınlamalıdır.
İşte Cemil Meriç böyle biriydi. Öğrenen, öğrendiklerini kafasının ve gönlünün süzgecinden geçirerek, öğretmek için çırpınan, her düşünceye açık, her düşünce adamına karşı sevgi ve saygı dolu bağımsız bir fikir adamıydı” (s.19)
SESSİZ KALAMAZSINIZ
Şimdi bu teknik bilgilerden ve tanımlamalardan sonra, yukardaki tarife ve tanıma uygun bir aydın, ümera, entelektüel, prof, doç v.s ismi aklınıza geldi mi? Şu kişi de bu tanıma uyuyor diyeceğiniz
İlahiyatçılar var mı? Elbette vardır ama tanımlamaya uygun olmayanlarda yok değil. Zihnini, bilgisini başkalarına satanlardan bahsediyorum.
Sahte aydınlar fikirleri ile insanları birleştirmek yerine bölüyor.
Şu pandemi sürecinde gördük ki, kimi vatandaşlardan cehalet akıyor, demek ki eğitim sisteminde bir sorun var, hiç düşünmezler mi? Neden hala öğretimde ısrar ediyorsunuz, ne zaman eğitime geçilecek? Aydınlar neden milli bir eğitim reformu için ümerayı yönlendirmiyor, neden sessizsiniz
İsmimin önünde büyük büyük sıfatlar olan ekonomistler neden şu ekonomik krizden çıkış için çözüm ortaya koymazlar? Yukarda yazdık: “Bilge insanların aydınlatmadığı toplumu, şarlatanlar aldatırmış!”
Öyle ya, ulema fikir ve proje üretecek, ümeranın önüne koyacak, ülkenin sorunları bir bir çözülecek. Çözülmüyorsa, sorunu nerede aramalıyız acaba diye soruyorum? Elbette eğitim sisteminde, çünkü tek kanatlı kuşlar yetiştiriyoruz, onlarda uçamıyorlar…
Kalın sağlıcakla.