Dini görevlerimizden birisi de vatanı korumak, gerektiğinde bu uğurda savaşarak ölmektir. Vatan, Müslümanların vazgeçemeyecekleri çok önemli bir varlıktır. Çünkü din, namus ve bağımsızlık gibi, kutsal değerler, ancak vatan sayesinde koruna bilir. Bundan dolayı vatan için katlannamayacağımız hiç bir fedakarlık yoktur. Esasen buna bir bakıma mecburuz. Aksi takdirde her an vatansız ve yok olma tehlikesi ile karşın karşıya kala biliriz. Bil hassa son günlerde bu tehlike açıkça görülmektedir. Vatan savunması için askerlik yapmak, dini bir görev ifa etmek demektir. Çünkü vatan savunması aynı zamanda dinin, namus ve şerefinde savunması demektir.Dinimiz askerliğe çok büyük önem vermektedir. Sınırda bir gün bir gece nöbet beklemenin, bir ay gündüzleri oruç tutup gece namaz kılmaktan daha hayırlı olduğunu Peygambeirmiz habar vermiştir.( Nese-i hadisi.) Askerlik her an vatanı savunmak için hazır olmak demektir.Barış için savaş için bu çok önemlidir. Şöyle güzel bir söz vardır. ( hazır ol cenge ,eğer istersen sulhu salah ) bunu ne güzel açıklamaktadır. Barış içinde yaşamak isteyen savaşa da hazır olmalı ve savaş için gerekli olan her türlü mühimmatı hazır bulundurulmalıdır. Konu ile ilgili Kur’an-ı Mübin de “ Düşmanlara gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın” buyurulmaktadır. Enfal suresi. Hangi amelin daha üstün olduğunu soran birine ; Allah Resulü; “ Allah’a iman etmek ve o’nun yolunda savaşmaktır “ buyurur. Vatan uğrunda ölenlere Şehit denir.Şehitlik bir müslüman’ın dünyada ve ahirette ulaşacağı en büyük mertebedir. Düşmanla savaşıp şehit olmak ne kadar büyük mertebe ise savaştan kaçmakta ta o kadar büyük bir suç ve günahtır. Yine Kur’an-ı Kerimde bu konuda;”Ey müminler, (savaşta) toplu halde düşmanlarla karşılaştığınızzaman, onlara arkanızı dönmeyin( korkup kaçmayın) tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer bölüğe ulaşıp mevzi tutma dışında kim öyle bir günde onlara arka çevirirse( korkup kaçarsa) muhakkak ki o , Allah’ın azabı ile döner, yeri de cehennemdir.O ne kötü varılacak yerdir.” Enfal suresi.36. Tebük seferine mazeretleri olmadığı halde katılmayan üç sahabe Peygamberimiz tarafından ağır bir şekilde cezalandırmıştır. Bu üç kişi ile konuşulmamasını emretmiştir. Onlarla karşılaştığınızzaman konuşmayın,selam vermeyin diye yasak getirmiştir.Bundan sonra çarşı pazarda kimse onlarla konuşmadı selam vermedi. Bu durum onların çok zoruna gitmeye başladı.İyice bunaldılar. Allah’a yalvarıp tevbe etmeye ve af dilemeye başladılar. Çok pişmanlık duymaya başladılar. Nihayet elli gün sonra Cena-bı Hak dualarını kabul etti ve kendilerini bağışladığını haber verdi. Kur’an-ı Kerimde bunu şöyle haber verdi.” Ve( savaşta) geri kalan üç kişinin de tevbelerini kabul etti.Yer yüzü,genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları onları sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah’tan , yine Allah’a sığınmaktan başka çare kalmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine ) dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti. Çünkü Allah, tevbeleri çok kabul eden, pek esirgeyendir” Tevbe,118. Sonuç olarak savaşa katılmanın büyük sevap ve kazanç olduğu, Bunun yanında kaçmanın da aynı ölçüde hem zarar , hem de büyük günah olduğu açıkça görülmektedir. Ne mutlu bunu takdir edip kıymetini bilenlere. Veyl, yazıklar olsun hainlere ve kaçanlara. Rabbül Alemine emanet olun.