Merhaba değerlidostlarım.
Bu haftakisohbetimiz üç önemsiz hususta olacak.
Amerika denendünyanın en kaba kuvvetine sahip devleti ile ilan edilmemiş farklı boyutlarıolan bir savaşın içerisindeyiz. Muhtemelen önümüzdeki aylarda ya da yıllardaİsrail’in Dicle-Fırat havzasını da içine alan vaat edilmiş topraklar iddiasınıhayata geçirmek için direkt bir savaşın içine girmemiz uzak bir ihtimal değil gibi duruyor.
Suriye’de terörörgütlerini eğitip donatarak bize karşı saldırtan Amerika şimdilerde iseekonomik alandaki gücü ile bizi hizaya getirmeye çalışıyor. Olabilir, devletlerarasında çıkar çatışmaları nedeniyle savaşlar hep olagelmiş, bundan sonradaolacaktır. Benim anlamadığım ise açık düşmanlığa rağmen biz hala saygıduruşlarında Amerikan ordusunun yat borusu sesini kullanıyoruz. Bu konuyu aylarönce CİMER’e yazmıştım. Konu ilgili kuruma iletildi diye geri dönüş olmuştu. Taki birkaç gün önce süper ligin son hafta maçları öncesi eski FİFA kokartlıhakemlerimizden Doğan Babacan’ın vefatı nedeniyle saygı duruşu yapıldığındaaynı sesi duyunca tüylerin diken diken oldu. İnternette biraz araştırıncakonuyla ilgili ulusal gazetelerde de yazılar yazıldığını ancak kimsenin oralıolmadığını görünce kendi kendime saygı duruşlarında Amerikan ordusunun yatborusunun seslendirilmesi gizli bir anlaşma geregi midir diye düşünmeyebaşladım. Umarım vatanperver bir yetkili çıkar ve bu sorunu çözer.
Gelelim ikincikonumuza.
Yanlışhatırlamıyorsam 1975 yılındatelevizyon ile tanışmıştım. Her Pazarsabah 10 gibi güne kovboy filmi ile başlardık. O yaşlarda keyifle izliyordukmaaile. Aslında o günlerde de Amerika ile Kıbrıs nedeniyle aramız limoni idi.Ama bugünkü gibi kılıçlarımızı çekmemiştik. Merak ettim TRT 1 yayın akışınabaktım hala aynı saatte kovboy filmi var mı diye. Maalesef o gün bugün değişenbir şey yok.
Kendi kendimesöyleniyorum, acaba ben mi çok hassasım, böyle önemsiz konulara takıyorum. Sizcede bu konular çok basit konular mıdır?
Gelelim sonkonumuza.
Bilbord’lar dabir reklam dikkatimi çekti. 49 TL’den başlayan fiyatlarla günlük,haftalık veaylık rezidans kiralanır diye. Bunlarla ilgili özellikle büyük şehirlerdeyaşanan nahoş olayları yazılı ve görsel medyaya görmüşsünüzdür. Hatta bu konudaönemli düzenlemeler yapıldığını hatırlıyorum. Bu kiralamaların hangi amaçlakimler tarafından tercih edildiğinin takip ve denetiminin çok ciddi olarakyapılması gerekmektedir. Bu konu öncelikle il Valisi, Emniyet Müdürü veözellikle de rektör’ün özel önem atfederek ilgilenmesi gereken es geçilmeyecekbir konudur. Bu konuda yaşanabilecek olumsuzluklara karşı Mülki idare veÜniversitenin öğrencilerin bu tür yerlere karşı dikkatli olmaları konusunda ciddi uyarıları gerekmektedir. Enönemli vazife ise rektöre düşmektedir. Bu öğrenciler ona emanettir. Emanetedilenlerde bu ülkenin geleceği olan gençlerdir.
Sayınrektörümüzden istirhamımdır.
Üniversitemiz 40bine yaklaşan öğrencisi, binlerce çalışanı ile devasa bir kurum. Bu devasakurumun sağlıklı bir zeminde yönetilmesi kolay bir mesele değil elbet. Ancakgörevi kabul edenlerinde mazeret serdetmeye pek hakları olmasa gerek. Önceliklebu tür kiralanan rezidanslar ve üniversite çevresinde konuşlanan ve her geçengün sayıları artan mekanlarda emanet edilen gençlerimizin her türlü istismarınakarşı gerekli kurumlar ile çok ciddi bir işbirliği gerekmektedir.
Evet değerlidostlar, bu hafta da üç önemsiz konuyla huzurunuza geldim.
Tekrargörüşünceye kadar Allaha emanet olun.