Yüce kitabımız Kur’an gerçekten muhteşem tespitler yapar.O’nun gösterdiği yolda yürüdüğünüzde mutlu ve huzurlu yaşarsınız, iyiyi kötüdenayırıp, doğru bir bakış açısı kazanırsınız…

Bir dostum bana şöyle bir soru yöneltti: “ İlim miönemli, amel mi? Bunu neden sorduğunu da anlattı. Bir gurupla sohbet ediyormuş.Bilmekten daha çok yaşamak(amel) ve ihlâs önemli deyivermiş. Oradaki birilahiyatçı öğrenci itiraz etmiş, tabi tartışma büyümüş. Neyse…

Önce düşündüm, sonra Peygamberimiz iki hadisinihatırladım. “Din muameledir, din nasihattir!”

Dikkat edin, birisi doğru ve Allah(c.c) rızası içinyapılmış davranışları, diğeri ise bilmeyi, dolayısı ile ilimle ilgili olannasihate(tebliğ) işaret ediyor. Öyle ya bilmeyen insan neyi tebliğ etsin değilmi?

Bu konuda birkaç hadis daha paylaşıp, sonra konumuzageçelim.

“Bildiklerindenyararlanmayana bilmediklerinin de zararı dokunur. Seni günahlardan alıkoyduğusürece Kur’an’ı oku. Engellemiyorsa onu okumuyorsun demektir.”

 

AMELSİZ İLİM BOŞTUR

Şimdi konumuza dönelim. Daha önce hiç ‘üzerinde kitap yüklü eşek’ benzetmesini duymuşmuydunuz? Allah (c.c) Cuma Suresinin beşinci ayetinde böyle bir ifadekullanıyor. İlginç, çarpıcı ve rahatsız edici, bir o kadar da ağır bir sözdeğil mi? İşte, Kitabın hükümleriyle sorumlu oldukları halde onun hükümleriniyaşamayanları böyle betimliyor.  

Ayet’in devamında onları “Allah’ın ayetlerini yalanlayanbir toplum” olarak nitelendiriyor ve son olarak onların zalim olduklarına vurguyapıyor: “Tevrat’ın hükümleriyle yükümlü tutulup da onun hükümleriniyaşamayanların durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah’ınayetlerini yalanlayan bir toplumun durumu ne acıdır. Allah zalim bir toplumuhak yola ulaştırmaz.” (Cuma, 5)

Buradan anlıyoruz ki, bilgi önemli, ancak yaşantındauyguladığında. Yoksa üzerinde kitap yüklü eşekler gibidir.

Öyle yaeşeklerin üzerinde ne kadar kitap yüklerseniz yükleyin, yine eşektir.

 

BİLMEK NEDEN ÖNEMLİ

Açalım. “Bir şeyin suretinin, görünüşünün zihindeşekillenmesine veya bir şeyi hakkıyla bilmeye, anlamaya ilim; ilim sahibine deâlim denir. Yapılan işe, ibadete ise, amel denir.

Dünyada rahata, ahirette de ebedi saadete kavuşmak içinilim şarttır. Zira Zümer suresinin dokuzuncu âyetinde mealen; “Bilen ilebilmeyen hiç bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir buyrulmaktadır.

Hadis-i şerifte de; “ Beşikten mezara kadar ilimöğreniniz, çalışınız!) buyrulmuştur.

Yeme-içmeden giyinmeye, kullanılan eşyalara, insanlarlaolan münasebetlere ve yapılacak ibadetlere kadar her şeyde ilim şarttır.Müslüman olmak ve Müslüman kalabilmek de, ilme bağlıdır. Zira Efendimiz; “Neredeilim varsa, orada Müslümanlık(huzur, orta yol ile gelir) vardır. Nerede ilimyoksa orada kâfirlik vardır” buyrulmuşlardır.

Dinimizde kadının da, dinini, imanını, farzları,ibadetleri, haramları öğrenmesi farzdır. Bu bilgileri, babası, evli ise kocasıöğretmesi lazımdır. Öğretmezlerse, büyük günaha girerler. Eğer bunlaröğretmemiş ise, kadının gidip dışarıdan öğrenmesi lazım olur. Kadının, bubilgileri öğrenmek için başkasından izin alması da gerekmez.

Hakiki ilim, insana aczini, kusurunu ve Rabbininbüyüklüğünü, üstünlüğünü bildirir. Hâlıkına, yaratanına karşı korkusunu vemahlûklara karşı tevâzuunu artırır. Kul haklarına ehemmiyet verir. Amel veİhlâs şarttır. Ebu Abdullah Seczi hazretleri; "İlmini, din bilgisini doğruve sağlam öğrenmeyenin ameli, doğru ve sağlam olmaz. Ameli doğru olmayanınbedeni temiz olmaz ve kalbi temizlenmez. Kalbi temiz olmayanın da, niyeti temizve doğru olmaz" buyurmuştur. Buradan ne anlıyoruz, amel de ilim de herikisi bir insanda olmalı ve insan ilmini de amelini de Yaratan için öğrenmelive yapmalı. …

Hadi kalın sağlıcakla.