Cenab-ı Hak Kur’an-ı Keriminde ; Maide Suresi, Ayet 35: “ Ey Mü’minler Allah’tan korkunuz. O Yüce Yaratıcı (c.c ) lehu’ya yakınlık için vesile arayınız ve onunla da mücadele yolunda çalışınız ki, felah bulasınız. ( yani kurtuluşa eresiniz).” Buyurulmaktadır. Mü’mninler büyük zatları dualarına ve isteklerine vesile yapmaları, onlara ibadet niyeti ile değil ( haşa ve kella) sadece o zatların vasıtası ile Allahtan yardım dilemektir. Ayet ve Hadislere göre, Peygamber ve Allah’ın sevgili kullarından yardım istemesinde bir sakınca yoktur. ( Allah’ın sevgili kulları demek; başta Peygamberler ve Allah yolunda, Kur’an’na hizmet eden hayatını Kur’an’na adayan kimselerdir. İl-mi ledün( yani Allah tarafından bahşedilen) ilim şeklinde de verebilir. Peygamberimiz(sav) ve Hızır (as) gibi. Kehf Suresi, Ayet 65-66: Cena-ı Hak; Musa (as) ; ma ” kendine ilmi ledün verdiğimiz kullarımızdan bir kul” diye tabir ettiği kul’u ( Hızır as. Mı ) bularak , sana öğretilen ilmi bana da öğretmen için sana tabi olayım mı ? dedi. Yüce Allah o ilmi Hızır (as) mı aracı etmeden de hazreti Musa ( as) ya aracısızda verebilirdi. Ama ; Hızır (as) mı ona vesile yapmıştır. Yine kahf suresi, Ayet 84: “ Her şey için bir vesile vardır”. Peygamberimiz( sav) Allah ile kullar, yani insanlar arasında bir vesile değilmidir ? O olmasa biz Kur’an’nı nasıl ve kimden öğrenecektik? Allah’ın emir ve yasaklarını, Cenneti ve cehennemi kısaca Allah’ı nasıl tanıyacaktık ? O zaman yaratılışın ve yaratılmışların bir anlamı, gayesi, olmayacaktı. İşte Allah Resul’ü tüm bunları tanımamıza vesile olmuştur. Ayrıca Cebrail (as) da Rabbimiz ile Peygamberimiz arasında bir vesile değil mi ? Haca ; öğrencisine bilgi verirken, onun ilim öğrenmesine vesile değil mi? İşte vahhabiler bütün bu vesile konusu şirk olarak kabul ediyorlar. Asıl şirk bataklığına düşen kendileri olmuştur. Güya Allah ile kul arsına kimse giremezmiş. Haşa; bunlar Allah’ın işine müdahale değil, Allah’ı tanımamıza birer vesiledir, sebeptir. Yoksa kendi kendimize nasıl tanıyacaktık ? Doğruyu nasıl bulacaktık ? Yine Enfal, Suresi Ayet, 17: “ Attığın zaman sen atmadın, lakin Allah attı… Onları siz öldürmediniz, lakin Allah onları öldürdü,” Burada Peygamberimizi ve Ashabını koruyan Allah olduğunu söylüyor. Fakat bunu doğrudan değil de , Resulullah ( as) ve Ashabının eliyle yapıyor. İşte burada vesileye açık bir örnektir. Kabir meselesine gelince; Peygamberimiz (sav) lem “kabristanları ziyaret edin, çünkü orası size ölümü hatırlatır.”Buyurmuştur. Bir gün Allah Resul’ü ( sav) sahabeleri ile bir kabristanın yanından geçerken bakarlar ki yeni bir mezar var. Allah Resul’ü ağaçtan bir yaprak koparır ve o mezarın üzerine koyar. Bunu niye yaptığını soran sahabilere cevaben; “ bu yaprak kuruyuncaya kadar bunun azabı hafifler buyurur.” Yarasulallah; bunun azap çekmesine sebep olan nedir diye sorduklarında “ Bu zat idrarını yaparken kendini ondan korumuyordu, sakın mı yordu. Üzerine sıçrayan idrardan dolayı azap çekiyor” buyurur. Burada , Hem kabir ziyaretine misal var hem de vesileye. Şöyle ki; Birincisin de kabir ziyareti yapılıyor. İkincisi de ; Peygamberimiz (sav) isteseydi o yaprağı koymadan da dua edip o meyyite fayda sağlaya bilirdi. Ama; o yaprak bir vesile olmuştur. Burada şunu da bize öğütlüyor. Mezarlıkların ağaçlı ve yeşil olmalarının önemini de öğütlemiş oluyor. Vahhabiler yukarda bilirtilen hususlarda İslam’a fitne ve batıl konuları sokarak sapık fikirlerini empoze etmeye çalışıyorlar. Halkımızın ve özellikle de gençlerin ayık olmalarını acizane tavsiye ediyorum. Allah katında Tek makbul din İslamdır. Gerisi miyadını doldurmuştur. İslam’ın gelmesi ile onların hükmü kalmamıştır. Yüce Yaratıcı ; “Ben İslam ile dininizi tamamladım ve din olarak ondan razı oldum buyuruyor.” Kainat’ın Sahip ve Yaratıcısına emanet olun.
Ahmet OĞUZ